Valla bence cok.

(orijinal için) normal olabilir.

Kendi eski laptopum için baktım şimdi, sahte/muadil markalar 250-350 lira civarında.

7 yıllık xps 13 orj bataryası için dell servisine 80 euro civarı ödemiştim. üstelik değişim ücreti dahil değil, sadece bataryayı aldım. kendim değiştirdim.

normal. yan sanayi olanlar da 250-300 zaten. orijinal batarya için 650 gayet iyi.

normal, gittigidiyordan buldum kendi laptobumun bataryasını, 450 lira fiyatı var, adama mesaj attım batarya şişme yapar mı diye, orjinali bile şişme yapabilir dedi, verdiği güven sıfır. alıp 1 sene sonra çöpe atacağınıza orjinalini taktırın.

orijinal için normal. hele çıkarılamayan bataryalardansa çok normal.

Bence normal, ben birkaç ay önce çakması için 180 lira verdim.

Orijinal bataryaya dandik çin malı diyen arkadaşa katılmıyorum. Lenovo'yu bilmem ama acer hatta keysmart marka laptopun bataryasından bile samsung ve lg marka piller çıktı. Test de ettim sahte değil oldukça fazla dayanıyorlar.

Okumaktan kasıt üniversite mi? Hayır çünkü üni okuyup mecbur kalarak bu işleri yapan çok kişi var. Benim sınıf arkadaşlarımdan da var.

oralarda çalışmak yerine tüm dünyada geçen "meslek" öğrenmeli. Elektrikçi, tesisatçı, aşçı...

Okuyanlar da sürünüyor. Zanaat öğrenenler en iyisini yapmış cidden. @nhk +1

Mutfak yapan usta da okumamis ama parayi pavyonda yemeyen 30 yasinda ustanin 3 tane evi var

Okumak ile meslek edinmek ve iş edinmek/para kazanmak birbirlerinden ayrı ele alınması gereken şeyler. Türkiye'deki üniversitelerdeki en kallavi bölümlerin bile soylencesinden/imajından ön planda olan kısım "işsiz kalmazsın, KPSS'de ataması çok, çok para kazanırsın... vb." oluyor. Ama okumak, meslek, iş, para bunlar aynı çatı altında olsa da kişinin birbirine entegre edip birbirine donusturebildigi şeyler meziyetleri ve çabası ölçüsünde.

Dediğin türden kişiler şikayet etmek yerine bu dönüşümü nasıl sağlayacağına dair kafa yorabilir, arastirma yapabilir, sorabilir edebilir; hatta şikayet etmeye devam ederken bile bunları yapabilirler. Ama bir okula gidip her şeyi hazır istersen onu elde etmek tamamen şansa kalıyor. Biraz "kendine yakistiramama" kısmı da var bence o çabanin genel olarak gosterilmeyisinde, ya da "ben daha iyilerine layigim" algısı.

Okuyan maks bu saydıklarınızdan biri olmuyor. O da yine hepsi değil.

Okumak daha beter dezavantaj.


Aklı olan zanaat öğrensin. Sermayesi olan üretim yapsın, ticaret yapsın.


Ben okudum, doktora yaptım. Zor bela atandım. Bütğn mahallenin “bundan adam olmaz. Serseri” dediği çocukluk arkadaşım ilk tofaşını satarak başladığı alım satım ile şu an büyük bir galeri sahibi. Bazen 7-8 maaşımı tek araba satışından kazanıyor.

Ben kiradayım. O 3. Evini aldı.


Ben krediyle dandik bir araba alabildim. O cabrio e250 mercedesi trim sesi çok diye beğenmeyip tezgahına koydu sattı.

Ben çocuğumu devlet okuluna gönderiyorum, onunkiler özel okula gidiyor.

Ben en son 2015’te tatile gittim. O yılda 3-5 kere gidiyor. Gittiği yerde de kelepir araba bulursa alıp, kar ike geri dönüyor.

Adalet arayan ölsün cennete falan gitsin. Burada adalet yok.

İstatistiki olarak bakılırsa hemen her ülkede toplam eğitim süresi arttıkça ortalama gelir de artar. Tabi ki bu "Okuyanlar süper hayatlar yaşıyor" ya da "Okumayan herkes sürünüyor" demek değil. Ancak daha fazla eğitim almak kişinin daha yüksek kazançlı işler yapmas ihtimalini arttırıyor (Ya da tam tersten bakılacak olursa az eğitim alanların yüksek gelirli işler bulmaları zor)

Alman gereken şey iphone 13.

Arkadaşın dijital zoom yaparsın kesersin diye öyle demiştir, düzgün bir macro lensle ona da ihtiyacın kalmaz ama sırf o lens 8-10 bin tldir tahminen, kaliteli lens pahalı bir şey.

Not olarak, eski kompakt makinelerin bazılarının macro mesafesi baya iyiydi, 2 cm falan. Ucuza öyle bir şey bulunabilir

İkinci ek, sanırım iphoneda sadece prolarda macro var ama bir araştır. Normalde geniş açı üzerinden yapıldığı için minide bile vardır diye tahmin etmiştim mobilde bakamıyorım şimdi

çok derin bir bilgim yok, yeni makineleri de takip etmiyorum ama giriş seviye için min. 4000 lira bana abartı geldi. 2. el temiz 5d mark ii, 7d alıp geçebilirsin. 3000 liraya var. 7d, 600d daha uygun bulunabilir. makro lensi al bir de. makro çekimi sağlayacak olan şey lens sonuçta. mark ii ile film çekiliyor.

www.benzinga.com

Ben coinmarketcap kullanıyorum ama sadece kripto eklenebiliyor. BIST için YKB'nin Yatırım Dünyam uygulaması var. Oradan takip ediyorum. Altın/Dolar vb. yatırımım yok.

google docs bir cogunu anlik aliyor ama formulleri senin girmen lazim tabi.

Altın hariç diğer şeyler için Delta app güzel.

Excel bu isi hepsinden iyi yapar.Fazlasina gerek yok bence

investing sitesinden/uygulamasından yapabilirisin.

ipad'inki yeni type-c'li olansa kullanabilirsin.

support.apple.com

iphone'ların kendi güç yönetim sistemi var ve ihtiyacı olan güç 20 Watt. Siz 20'nin üstünde olduğu sürece Apple'ın tüm şarj cihazlarını kullanırsanız hızlı şarj ile şarj eder ve şarj cihazından sadece ihtiyacı kadarını alır.

5W ya da 12W ile şarj ederseniz yavaş eder. 20 ve üzerinde hızlı şarj eder. Apple'da 96W şarj cihazı da var. Onunla da şarj edebilirsiniz. Herhangi bir zararı olmaz. Ancak daha hızlı da şarj etmez.

support.apple.com

20w altina dusme, insani bezdiriyor dolmak bilmiyor.

4k video downloader uygulaması iş görüyor.

youtube-dl kullaniyordum ben galiba degismis son zamanlarda.

jdownloader hala iyi bu konularda. Linki kopyalıyorsun o algılıyor tüm versiyonları koyuyor istediğini sıraya alıyorsun.

Kanadaya eğitimle giden çok kişi gördüm ama algıda seçicilik olabilir, kabul edilmeyenleri görmedim yani.

Bankadaki para ve okul bitince döneceğini kanıtlamana bağlı biraz.

35 bin cad var ama 2 yıl için yetersiz diyorlar

50 bin dolar, birkac tapu vs ile 1 senelik dil okulundan red yiyeni gordum.
eger yeni mezun sap erkek isen, bu kesib donmez deyip vermiyorlar galiba.

Cukka cok saglamsa, iyi bir universitede yuksek yapmaya gidiyorsan "bu orada kalip ne yapacak" diye verirler herhalde. Zira oyle tipler %99 donuyor.

Eger mavi yaka degilsen Kanada'ya gitmeni de tavsiye etmem bu arada..

@cooperr hocam aslında dil okulları biraz daha şanssız. Profil Bekar Mühendis 2 yıl deneyim, farklı bir alanda 2 yıllık devlet college'i düşünüyorum.

Uzun süredir duyuruya girmemiştim, geç gördüm.
Oğlumu üniversiteye başlamak üzere 2 Eylül'de Kanada'ya gitti. Daha öncesinde dil okulu için 7 ay kadar orada kaldı.
Kısaca: Okuldan kabul aldıysanız, sizin vize bitiminizde döneceğinize - dönebileceğinize inanırlarsa, orada bulunacağınız sürede aç - açıkta kalmayacak (okul parası,yeme - içme vs.) maddiyata sahipseniz vize alırsınız. 35 bin yetmeyebilir. Özellikle Toronto, Vancouver gibi yerlerde. İmkan varsa bankada daha fazla para gösterin. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa yardım etmek isterim.

Türkiye'de çoğu yer istiyor. Normalde doğru değil (ayrımcılık olmasın vs. diye) ama biz Avrupa'da değiliz ne yazık ki.

cv'mde yok, linkedin'de var. diger kariyer sitelerini birakali cok oldu. cv'm ilgilerini cekerse linkedin'e bakiyorlar zaten, yani fotografimi goruyorlar. ama olumlu olumsuz herhangi bir yorum almadim tabi, etkisini bilemiyorum.

cv'mde yok. websitemde var.

Türkiye için olanında var. Başka ülkeler için olanında yok.

yok, koymam

fotoğraflı ve fotoğrafsız cv var. bazıları özellikle belirtiyor ona göre atıyorum. belirtilmediyse fotoğraflı atıyorum. yurtdışında genelde fotoğrafsız cv kullanılıyor. tanıdığım akademisyenlerin cvsi hep fotoğrafsız.

cvmde fotoğrafım var. başvuru yaparken aşinalık olduğunu düşünüyorum. dikkat çekici oluyor bence fotoğraf olunca. ama olmamasının da olumsuz olacağını sanmam.

bence direkt 187yi ara.

187 +1

O alarmlar çok adi. Bir anda çalmaya başlayıp susmuyor. Bizim 2 dairede de öyle oldu çöpe attık

ev havasız olunca veya mutfakta yemek yaparken bile ötebiliyor bazıları. Yine de güvenli kalın.

Siz yine kafanız rahat olsun diye arayın da bazılarının koku hassasiyeti çok yüksek, mesela mutfakta sarımsak kestiğimizde ya da şarap açtğımzda da ötüyordu.

Bizim evdeki fırında mayalı ekmek pişirirken ötüyordu. Alarm eşliğinde ekmek pişirmiştik.

Kolonya ve dezenfektana ötüyor bizimkisi de.

şehre çok uzak bir yerde oturuyorsan kokmama ihtimali var diğer türlü yok. o doğalgaz dedektörü kalitesiz bir şeydir ondan alarm veriyordur. o dedektör 30 bin tl zaten onu takamazlar. 187 acil bu türden çok fazla alarma bakıyor fakat bunların çoğu boş alarm. ama sen yine de 187ye söyle gelip baksınlar.

Isparklara ve yol kenari ucretsiz park yerlerine birakabiliyosun ama avmlere birakamiyosun

Ben bir kere denedim araba çalışmadı marş basmadı, rapor mu etmek lazım diye aradım adam plakayı alıp “bi daha deneyin” dedi çalıştı :D uzaktan bazı şeyleri hallediyorlarmış ilginç. Aklında bulunsun.

Binerken hasar var mı varsa rapor et, halihazırda olan şeyleri yazıyor. Park ettikten sonra da foto çekip bitiriyorsun. Sınırlar içinde ve çekilmeyecek/parasız yerler olur. Ben isparka bırakmıştım. Martı kiralar gibi araba kiralamak güzel gerçekten.

abidik gubidik olmadığı sürece istediğin yere park edebilirsin. birçok kez kullandım, arkadaşlarım da kullandı. şuana kadar önemli bir sorunla karşılaşmadık. aracı kiralarken sağına soluna üstünkörü bakmamanı tavsiye ederim yalnız.

Daha geçen akşam kullandık. Biz kullanım sonrası farkettik bunu, eğer siz de farketmediyseniz aydınlatayım. 15 dk/18 tl picanto kiraladık. Gittiğimiz mesafe 24 km. 22 dk falan sürdü. Böyle bakınca 18x2=36 TL olması gerek. Ama 60 TL tuttu kiralamamız. Şöyleymiş çünkü fiyatlama olayı. 15 dk içinde 5 KM gidersen 18 TL. Fazlası her km için 1.75 TL ödüyormuşsun. Yani 22 dk için 36 TL, ek olarak 14 km için de 24.5 TL ödedik. Tiktak çok daha avantajlı oluyor bu durumda. Sadece Tiktak’ın hizmet bölgesi daha sınırlı.

Temel kitapçıkta sıralamalar aynı.

Bu soruya ben de çok kafa patlattım d yaptım cevabı. Çok aptalca bi soru olduğunu düşünüyorum, hiçbir şekilde bu diyalogu mantıklı bir bağlama oturtamadım. Diyalog baştan saçma sapan ben de sorunun iyi bir soru olmadığını düşünüyorum.

soru ne acaba? ben de girdim de şimdi baktım %10'unu gösteririm diyor benim açtığım pdf'te 63 boş :D

ikili diyalogların birinde ben de öyle hissetmiştim ama, sanırım o sorudur. En yakın olanı işaretleyip geçmiştim.

edit: ais'ten görülüyormuş, ben C yapmıştım doğruymuş. Saçma ama aralarında en mantıklı o gelmişti, "hiçbir şey yemesen de yaşarsın"dan sonra "well then, what do you suggest" gibi bir cümle iyi geldi bana. Ama çok normal bir akış değil katılıyorum, ben de şıklar arasından kötünün en iyisini seçtim.

D şıkkı bence şu sebepten olmaz, "less risky" diyor, cümlede riskli bişey falan yok. Susuz bile bir hafta yaşarsın diyor eğer oradan ölürüz gibi bir çıkarım yapıyorsanız o sizin ek çıkarımınız bence öyle şeyler katmamak lazım.

Soruyu cok merak ettim buraya da atar misiniz

Soru burada i.hizliresim.com

Bu soru çok saçmaydı ya sonunda doğru yapmışım ama çok uzun süre kafa patlattım iki şık arasında. C'ye yaklaştıran suggest oldu, D'den uzaklaştıran da risky kelimesi oldu. Riskle ilgili bir şey yok. Bence hata yok.

Ben de 32 ve 77'nin hatalı olduğunu düşünüyorum.

D değil de B yapmanızı beklerdim. 77'yi de kontrol edelim

B şu yüzden olamaz, yukarıda yemek hazırlamak güzel diyen Sebastian birden fikir değiştirip no cooking less carry ne güzel demez.

77'de beyin dalgalarından algılamadan bahsederken III'te bir anda kamera açısı da değiştirebiliyor diyor. Direkt gözünüze batıyor olması lazım. Sonunda "feel the atmosphere" diyince yanıltıcı olmuştur belki ama cümle bambaşka bişey anlatıyor aslında.

Sebastian ilk cümle 3. satırda ne dediğini hala anlayamadım? Ormanda yemek yapmak iyidir ama sandviç yapmak da baya kolaydır sen "BUNU?" yemek için paketlemelisin ve düzgünce hazırlamak için diğer tüm malzemelere ihtiyacın var. Evde hazırlamıyo muyuz zaten yanımıza bir de başka ne getirmeliyiz ki zaten evde hazırlayıp orada yiyeceğiz.

Boşlukta da açlıktan ölmemek için ne getireyim diyor sonra graham zaten dışardasın her şey tatlı gelir rahat ol diyor da ben ormanda mantar mı toplayıp yiyeyim bu adamın derdi ne?

ya gerçekten garip bi cümle bence de, ama olay şu bence(özetle):

Sebastian: "Ormanda lezzetli yemekler hazırlamak müthiş fikir. Ama aşırıya kaçmak da kolay. Yemek için bunu* alman gerektiğini düşünüyorsun (sonra da/ve) hazırlamak için bu diğer eşyalara ihtiyacın oluyor."

*This derken falan çantadaki şeyi gösteriyor gibi sinematik bi sahne hayal ettim. Yoksa cümle olarak bakınca neye this dediği bile belli değil :D

hatta gerisi:

Graham: Ya bsg vücudun ihtiyacı basit. Herşeyden çok suya ihtiyacı var. Hatta yiyeceksiz en az bir hafta yaşarsın.

Sebastian: iyi peki, açlıktan ölmemek için ne koyayım çantaya?

Graham: valla hacı ne yersen ye lezzetli gelecek ...

Bence ikinci cümle önemli burada.

Graham Sebastian'ın söylediğine saçma diyerek karşı çıkıyor.

Graham "Vücudun ihtiyacı olan şey basittir. Her şeyden çok suya ihtiyacı var. Aslında yemek yemeden en az bir hafta hayatta kalabilirsin." diyerek caz yapıyor.

Sebastian da doğal olarak taş mı yiyeceğiz diye düşünerek "açlıktan ölmemek için sırt çantama ne koymamı önerirsin" diyor.

Kendinden bir önceki cümleyle düşününce mantıksız değil.

77 ve 63 belli ki aşırı zor sorular ama diğerleri de aşırı kolay olmuş. 95 yapılırdı ama 100 alan birkaç kişi vardır...

27 senedir ingilizce konusan biri olarak yorumum: C gayet makul bir cevap, nesi tuhaf geldi anlamadim?

ben de uzun sure bu soruda kaldım ve c şıkkını işaretledim. garipti cidden.

yer sorunu yoksa masaüstü.

İmaclere bakabilirsiniz

all in one ve sessiz diyince --> iMac (m1'li yeni olanı al geç)

bir on yıl da bunu kullanırsın tahminen.

Eğer düzgün monitörüm var dersen de 16gb ramli Mac Mini çok iyi ve yine sessiz.

Bir de bu üç PDF yi Adobe acrobat'la değil Sumatra ile aç belki bir şeyler değişir

Pdf açmak için pc değiştirmeye gerek yok evvela. O elinizdeki cihaz temizlenir, macunları yenilenir, aşırı outdated olmuş bileşenleri yenilenir ise işinizi görür.

Bununla beraber all in one pc bana para tuzağı olarak görünüyor. Zira çoğu mobil işlemci kullanıyor. Çok kötü soğutma sistemleri var, işlem güçleri zayıf, upgrade edilebilme durumları şaibeli vs.

Herhangi bir laptopa monitör mouse klavye bağlamakla aynı şey aio pc.

Herhangi bir Ryzen altı çekirdek APU işinizi fazlasıyla görür üstüne performans olarak fark atar, üstüne iyileştirmelerle future proof da olur.

Ki bunların bazılarını avuç içi kadar pc'lere toplamak mümkün. InWin Chopin google'dan bakın.

Herkese cevapları için teşekkür ederim. Ben yine eski usul masaüstülere bakıp maceraya girişmeyeyim, eski monitörüme yeni sistem bağlayıp geçeyim.

Mac'ler beni sessizlikleriyle tavlayabilir ama Mac'lerle bugüne kadar anlaşamadım maalesef :( O kadar para harcayabileceğimi de sanmıyorum :(

@Erva Sumatra daha hızlı ama Foxit'in sunduklarını sunmuyor :(

Benim araba 2008 model geçen hafta kasko yaptırdım.
Ayrıca 90 liraya linea da zor olabilir yani pert falansa belki

yakında 100 bine 89 model tüpsüz, taksi çıkması toros alabilicez sanırım.

kaskoyu bilmiyorum ama 2006-7 Yaris'ler vardı o fiyatlara. Otomatik.

Yaris, Honda Jazz vs. ucuza bulunsa alınabilir gibi duruyor ama bilemiyorum kullananlardan dinle tabii bir de :D

Ben satıyorum arabamı dediğin aralıkta. Ford fiesta 2009 collection. Bu modeli tavsiye ederim ilk araba için. Benim de ilk arabamdi. Temizini bu aralıkta rahat bulursun. Otomatiği unutabilirsin o fiyat için, ya ağır hasarlı ya da oldukça düşük model bir şeye yönelmen gerekecek yoksa.

2010 hyundai i20 tavsiye ederim.
Benim de ilk arabamda satıyorum ama bir iki ay sonra.

Fiat punto İtalyan'dır. Linea gibi yerli üretim değil. 2010 punto evo'lara bakabilirsin. 2006 2010 arasi da grande punto bakilabilir. 1.3 dizel veya 1.4 16v 95hp'lik benzinli de iyidir.

hyunda getz satabilirim. temizdir

yeterince VR gözlük satılırsa...

180 derece (sadece önündeki) alanın 3D çekilmesi çok zor değil, tüketici düzeyinde kameralara bile düştü aslında.(bkz. bazı yetişkin filmleri) 360 çekmek daha meşakkatli ama arkana bakıp ne yapacaksın zaten.

Yani teknik olarak yapılır da, kim izleyecek kim para verecek onun ortaya çıkması lazım. Şu an isteyen pek kişi olacağını sanmam.

Sorunuza yanıt değil ama ben de geçenlerde "Yahu bu futbolcuların yakasında filan oyunu etkilemeyecek yüksek kaliteli kameralar olsa, oyunu bizzat onların gözlerinden görebilsek" diye aklımdan geçirmiştim. Düşünsenize; kaleciyle karşı karşıya iken forvet oyuncusunun açısından FPS oynar gibi bakıyoruz. Ya da mesela kanat oyuncusuna taa defanstan, ters kanattan 50 metrelik pas geliyor. Adam tık diye göğsünde yumuşatıp topu önüne alıyor filan.

Geçen koray birand benzer şeyi söylemişti, daha önceden 360 çekilmiş filmi ekranda oynatmak başka, canlı 360 görüntüyü izleyenlere ulaştırmak başka, çok daha fazla anlık veri akışı gerekli, bir de en az 4k olsun istersen kolay değil

@burka dediğin şeyi youtubeda goprolarla yapıyorlar fakat düşünüldüğü kadar iyi bir açı olmuyor izlemesi

@freebird'e ek olarak bir şey söyleyeyim, 4k olsun diyor ya mesela, senin bakış açının 4k olabilmesi için o videonun komple 8k'dan fazla falan olması lazım.(salladım şimdi)

Çünkü ben 5.7k kameramla 360 derece çektim mesela, fakat her yer komple 5.7k yani çok yetersiz, sen gözlüğü taktığında o videonun küçük bir bölümüne bakıyorsun o kısım 720p'den hallice oluyor (hesaplamadım ama)

bu yüzden kaliteli de görünmüyor henüz. Veri oranları da çok büyük, son kullanıcı anlamsız der kenara atar.

Tahminlerime göre 2037 senesinde yaygınlaşacak

Var zaten. Ara sıra Oculus'tan bildirim geliyor ooo maç var gelsene diye ama NBA tabii. Olimpiyatlarda da VR vardı sanırım ama onu da izlemedim.

eğer iphone kullanıyorsanız her seferinde telefonu açmak veya erişim aktif etmek durumunda kalmıyorsunuz. Wifi da otomatik olarak görüyorsunuz. İpad açıldığında otomatik olarak bağlanmayı hücresel veri olduğu için yapamıyor olabilirsiniz, bunun için en iyi yöntem cellular bir ipad modeline geçmek.

telefonda kişisel erişim noktası her zaman aktif kalmıyor mu? Kapatıyor musunuz?

hani otomatik bağlanmasa bile, ipad'den bir tıkla bağlanabilmeniz lazım. Benim iphoneumda erişim noktası hep aktif, yeri geliyor ipadden yeri geliyor macbooktan hemen wifi ağı olarak onu seçip bağlanıp işimi hallediyorum. Telefona dokunmanız gerekmemeli en azından yani.

Kot max 5-6 tisort tek giymede yıkarım. Benim bulduğum çözüm -sonucunu henüz kesin olarak teyit edemedim- sıkma devrini düşürmek. Bu şekilde yıkanmış oluyor ama tambur evresinde yıpranma azalıyor. Biraz ıslak çıkıyor, kuruması uzuyor…

ters çevirerek yıkayın. kot için ideal sıklık senede 2 diyorlar.
bununla ilgili bir belgesel vardı, yıkasan da yıkamasan da aynı pislikteydi diye hatırlıyorum.
bir de nasıl kurutuyorsunuz?
doğrudan güneş de maalesef kumaşa etki ediyor.

ben kotu çok nadir giyiyorum. elbise etek ve kanvas insanıyım.
10 giyimi buluyordur. ki son giydiğimde ayak parmaklarım dize takıldı ve yırttı dizi. delik bile yokken...

ayrıca bu da güzel bir çalışma, çalıntı değilse tabi.

www.turkisiminimalizm.com

tişört sık yıkanıyor da kotlarımı çok nadir yıkarım ben, aklıma geldikçe 3-5 ayda bir belki. Ters çevirip yıkayınca pek bir bozulma olmuyor bi de az yıkayınca işte. Ben kurutma makinesinde kurutuyorum o aslında zararlı ama yılda birkaç kez yapınca bişey olmuyor işte, zaten 2 yılda bir de yeni kot alıyorumdur herhalde)

maalesef teknik olarak mümkün olmayan bir şey istiyorsunuz. zira telefonun çok iyi foto ve video çekebilmesi için sadece kamerasının iyi olması yetmiyor, işlemcisinin ve buna paralel ram'inin de iyi olması lazım (android için konuşuyorum). fotoğraf ve video kalitesini arttıran şeyler kameranın neyi yakaladığı kadar yakalanan verinin ne kadar iyi işlendiği ile de alakalı.

Bütçe dostu derken, 15 binlik telefonların olduğu bu devirde bence parasına göre (özellikle videoda) çok iyi performans veren iphone se’yi tavsiye ederim.

@shadowfollower a katılmakla birlikte, şuan iş görür telefonlar 3ten başlıyor zaten. Biraz da kamerası iyi olsun dersen 4ten başlayacak.

Şu listeden kamera performanslarına ve fiyatlarına ulaşabilirsin. Performansı büyükten küçüğe sıralayıp en ucuz olana baktığımda xiaomi mi 11 lite var gibi geldi o da 4k zaten.

www.dxomark.com

ben oppo reno 4 pro 5g yi kullaniyorum, kamerasindan epey memnunum, bakin butcenize dostsa deneyebilirsiniz...

Ufak bir hata yaptım muhtemelen. Önemli olan ön kamerası arka kameradan ziyade.

Tam olarak açık mı ne durumda bilmiyorum ama Salt Galata ve Salt Taksim’in içindeki kütüphane/çalışma alanı kısmı güzeldi.

Üsküdar'da dolaşırken nevmekan diye bir mekanın önünden geçtim, sessiz sakin bir yere benziyordu. Yüksek tavanlı, ferah ve kitaplığı olan bir kafe sanırım. Dışarısı da vardı.

Müze Gazhanedeki çalışma ortamı iyi diyorlar

acik mi bilmiyorum ama: www.ideakadikoy.org

sikinti yok devam, belki asagidakileri coktan biliyorsunuzdur ama uzun suredir nftler uzerine turkce biseyler karalamak istiyordum duyurunuz vesile olmus olsun. neden sorun olmadigini biraz daha acayim.

nft’nin olayi zaten alan kisi tekrar satarsa satici ondan her turlu payini almaya omur boyu devam ediyor. o yuzden zaten kaliteli sanatcilarin eserlerini almak normal eser almak gibi. atiyorum sanatci ilk 1 eth’e satti, cepte. daha sonra birisi gitti onu 1.3 eth’e adamdan satin aldi ilk alanin cebine para giderken onun belli bir yuzdesi de sanatciya gidiyor. atiyorum 1.2 eth ilk satin alan adama, 0.1 eth sanatciya royalty ucreti. boyle boyle sonsuz bir donguyle devam. bundan 100 yil sonra 1000 eth’e satilirsa sanatci hala komisyonunu almaya devam edecek ve bu degistirebilecegin ya da kodunu durdurabilecegin bir sey degil. cem ylmaz olse bile onun belirttigi walleta gidebilir vs. tabi bunun sonucu sony music vs gibi aracilara ihtiyac kalmiyor tum payi sanatcilar aliyor. ureten sanatci, un sanatcinin, muzigi sattiran sanatci vs neden aradaki yayincilara ihtiyac var ki? creator economy de baska muhabbetin konusu olur.

bu sayede sanatcilarin telif derdi ortada kalmiyor. orjinal eserin degeri her zaman degerini koruyor falan filan, bunlar tabi utopya isin sonu. ama NFT’nin promise ettigi en onemli sey bu. o yuzden bu kadar onemli. her proje boyle degil tabi bu nft sayesinde yapabildiklerinden cok azi. her gun cop zibilyon tane scam cikiyor ruzgari arkasina alarak.

@eksi, arkadaş onu mu kastetti emin değilim. "Tekrar paylaşım" ne demek? Twitterda paylaşmak mı, aynı görseli kendin nft olarak basıp satmak mı?

eğer birinin nft'sini (tokendan bağımsız, görseli vs.) kendin değiştirip tekrar mint edip listelersen, yine korsan iş yapmış oluyorsun birileri bildirirlerse token'a bişey yapamazlar ama o marketteki (opensea vb.) listelemesini silerler orijinal olmadığını belirtirler.

Twtitterda paylasmaktan hic bkr sikinti cikmayacagini cunku isin felsefesine aykiri oldugunu kendimce aciklamaya calismistim aslinda.

erkek tipi saç dökülmesinin sebebi dihidrotestosteron
eksisozluk.com

finasteride gibi maddeler bunu baskılıyor, hap şeklinde olanları da var. Kimi insanda testosteron üretimini de etkiliyor sanıyorum sonuç olarak o cinsel sorunlar ortaya çıkıyor. Oranı düşüktür tahminen (kullanan ve sorunsuz kişiler gördüm) ama yan etki oluşan bazı insanlar ilacı kesmelerine rağmen etkinin devam ettiğini iddia etmişler, o korkutucu. Yabancı forumlarda vs. araştırın.

Ben saç ektirdim, doktor kullan dedi ama yan etkilerinden çekindiğim için kullanmadım. Saçlarımı 'o' kadar da önemsemiyorum kendi başına ne kadar tutarsa.

Fakat (km3'ün içeriği nedir bilmiyorum ama) dht'yi baskılayınca cidden saç ektirmeden tepesinde saçlar geri çıkanlar falan var, doğrudur.

Ben saç ekim uzmanıyım yan etkilerinden ziyade dediğiniz ürün ve benzerleri başlangıçta tüysü yapıdaki saçları güçlendirip saça dönüştürüyor kullanırken güzel sonuçlar ama bıraktığınız zaman eskisinden çok daha fazla dökülme oluyor yani yararından çok zararı var ve sonuçta hormon içeren ilaçlar saç ekimi sonrası da önerenler tabi ki oluyor ama bence bu yaklaşımda çok doğru değil çıkacak saçlar evet daha güzel çıkıyor ama sonra kaybetme riski başlıyor

Ve hiç bir ürün yeni saç çıkarmaz mevcut tütleri güçlendirir o kadar

Manuel öğrenirsen avantajı olur. Atıyorum şirket aracı kullanmak durumunda kalırsın ve manueldir. Manuel kullanmayı bilen biri otomatikte hiç zorlanmaz. Tersine ise alışması çok zor olur.

Tabiki manuel vites.
Otomatik olan bastın mı gidiyo zaten

beklentinize, yaşamınıza göre değişir. ben de kursa yeni yazıldım, otomatik ehliyet alacağım. şirket arabası kullanmak gibi bir durum yok, büyük şehirdeyiz, arabamız otomatik. hızlıca da öğrenmem lazım. manuel ile uğraşmamı gerektirecek bir durum yok yani. kendinize göre değerlendirip karar vermelisiniz.

Manuelde hata yaparsan en fazla stop eder kalir, otomatikte baslayinca frenle gazi karistirdi dukkana daldi oluyor.

Acemilik bence hep manuel olmali.

otomatik ehliyet ile manuel araba kullanamazsınız zaten, yasak. tabi yakalanmadığınız sürece. otomatik ehliyeti manuele çevirmek için de yeniden ders alıp sınava girmeniz gerekiyor.

ayrıca yasal kısmı önemli değil diyorsanız bile manuel alırsanız otomatiği kendi çabanızla hemen öğrenirsiniz. ama otomatik alırsanız manuel öğrenmek için illaki ders almanız, çabalamanız gerekecek.

otomatikte öğren. düz araba mı kaldı? 3. sınıf şirketler hariç hepsi otomatik vites araç veriyor zaten. %1'lik bir ihtimal için araba öğrenme işini işkenceye çevirme. muhtemelen hayatın boyuncamanuel araba kullanmak "zorunda" kalmazsın merak etme.

Zorunda kalmaktan kastınız nedir bilmiyorum, ama bu zamana kadar ehliyetiniz yoktu mesela? Aynı durumda "ehliyetim yok" demek yerine "otomatik vites ehliyetim var" diyebilirsiniz. Eğer tüm ihtimalleri dahil edecekseniz, evet manuel ehliyet tek seçenek.

Diğer taraftan, eğer kendi aracınız olmayacaksa ve farklı şirketlerle çalışıyorsanız, evet o zaman nihayetinde manuel bir araç tek seçeneğiniz olabilir.

Kısaca eğer kendi otomatik aracınız olacaksa otomatik alın bence, zaten adım adım manuel araçlar "zevk meselesi" olmaya başlıyor. Günlük kullanım için otomatik araçlar yaygınlaşıyor. Ama yok farklı farklı şirket araçlarıyla çok işiniz olacaksa manuel öğrenmeniz daha iyi şu dönemde.

otomatikte öğren manuel aracta kullanma.

manuelde tabii ki. bi insan niye sadece otomatik araba kullanmayı öğrenir hiç anlamıyorum. acil bir durumda kullanacağınız tek araba manuel olursa ne olacak? ya da şirket ehliyetiniz var mı dediğinde "var ama manuel kullanamam" mı diyeceksiniz?

ayrıca gayet etraf manuel araba dolu. sanki tedavülden kaldırılmış gibi yorumlar çok garip.

Ben de manuel diyorum. Zaten otomatigi surebiliyorsun.

Dünyanın binbir türlü hali var. Aracın bozulur acil birinden emanet alman gerekir, kiralaman gerekir, gece çocuk hastalanır araban serviste olur taksi bulamaz komşudan araba alman gerekir, şirkette bir durum olur sadece manuel araba vardır... belki teki bile başına gelmez ama binlerce ihtimal var. Ehliyet kursundan sonra hiç manuel araba kullanmadım bende ama ben olsam manuel ehliyeti alırım öyle aşırı zor efor sarfedeceğin bir olayı yok.

Manuelde öğrenmek daha iyi. Gaz fren karıştıranların iddia ediyorum tamamı uzun süre manuel kullanmamış, verseler manuel kullanamayacak olan sürücülerdir.

manuel, manuel, manuel.

arkadalsar herkese tesekkurler. durumumu soyle ozetliyim. 10 yildir ehliyetim var. ama sadece ehliyet alirken kullandim. sonra kullanmayi unuttum. sanirim o donem ehliyetler manuel veya otomatik ayrilmiyordu. o yuzden yasal sikinti yok sanirim. pekiyi bir sorum olacak. baslangicinda kendime manuel eziyeti cektirmektense, kolayca otomatik ogrensem. sonra vakit bulunca manuel'e donsem? niye soruyorum cunku bana gore asil olay vites degil, yol, direksiyon hakimiyeti, ozguven falan. bunlari otomatikte kazandigim zaman manuel'de tek is vites ve debriyaj hakimiyeti olacak. diger turlu hem yol hem direksiyon hem vites hem debriyaj hakimiyeti hepsini bir arada baslangicta ogrenmek zorunda kalacagim. haksiz miyim?

Ben olsam hiç manuel'le uğraşmazdım. Hala manuel araba üretiliyor olmasına bile şaşırıyorum.

Manuel araba kullanmayı öğrenme isini niye bu kadar abartıyor insanlar, dünyada anlamadığım gizemlerden birisi gerçekten.

Otomatik aracta neyi öğreneceksiniz ki? Yani alay veya küçümseme amaçlı sormuyorum, gaza basıyorsun gidiyor, frene basıyorsun duruyor işte.

Ehliyet zaten varsa ve işle ilgili araç durumu falan yoksa otomatik öğren geç. Acil durumda kullanabilecek kadar manuel biliyorsundur ehliyet aldığına göre (stop ettirmeyip yokuşta kaçırmayacak kadar)

Otomatikte öğrenecek ne var diyenler ilk araba kullandıkları zamanları unutmuşlar veya zaten çok iyilermiş. Aracın boyutunu algılayıp sıkışık yerlerden sürtmeden geçebilmek, 3D düşünüp park edebilmek veya örneğin daha uzun araçla dönüşleri nasıl yapacağını kestirebilmek gibi şeyler otomatikte de alışmadığınız sürece başınıza dert olabilir. Arabanın üç boyutlu yapısını ve hareketini algılayıp sonra diğer araçlarla uyumlu olmak yani. Mesela İstanbul'da sinyal vermeden önüne kıranlar, takip mesafesi bırakınca önünü dolduranlar var alışman gerekiyor. Şerit değiştirmek için bazen başkasının önüne burnunu kırman gerekiyor vs. bunlar gayet otomatik ile de çalışılabilecek öğrenilecek şeyler.

Kadinsaniz otomatik, erkekseniz manuel kullanmayı öğrenin.

Muhtemelen izlemişsindir ama Death Note.

simya olur mu? gelmiş geçmiş en iyi animelerden biri bence: (bkz: hagane no renkinjutsushi 2)

Hunter x Hunter(2011)

İzlemediyseniz aşırı kıskandım sizi şu an.

Hunter x Hunter(2011) gerçekten iyiydi.
Toradora
xxxHolic

off daha çok var da anime liste bakmam lazımm şimdilik bunlar

one piece var. 1000 bölüme geliyor, uzunca bir süre de izlenir. gizem kesinlikle var. büyü yok ama doğaüstü olaylar var, büyü eşdeğeri olarak düşünülebilir bence.

Claymore

Noter parasını alıcı öder. Ekspertiz ücretini de (talep eden alıcı olacağına göre) yine alıcı öder.

Parayı banka üzerinden göndermesi alıcı için de satıcı için de çok daha güvenli olacaktır. Araç satış bedelinin tamamını hesabınızda görmeden kesinlikle satışa onay vermeyiniz. Etraf dolandırıcı kaynıyor, biliyorsunuz.

banka üzerinden alın ödemeyi. gönderen de açıklamaya 34 abc 1234 plakalı aracı satın alma bedeli diye yazsın muhakkak.

geçen duyduğum bir şey:

www.isbank.com.tr
www.vakifbank.com.tr

bankalar aracılık etmeye başlamış, gittigidiyor sistemi gibi, para gönderiliyor bankada blokeli kalıyor, satış gerçekleşince hesaba geçiyor vs. İki tarafın da güvenini kazanacak bir sistemdir diye düşünüyorum.

ödemenin geldiği hesabın alıcıya ait olduğuna da emin olun. kardeşinden amcasının oğlundan vs. geliyorsa olmaz.

Araç kimin adına alınıyorsa para o kişiden gelmeli. En can alıcılardan biri bu.

İlk olarak arkadaşlar söylemiş, para transferini netleştirin. Para transferinden sonra noter işlemlerini gerçekleştirin. Para amcamda dayımda vs. Hiç aldanmayın böyle şeylere, bahanelerini dinlemeyin kimsenin.
Diğer mesele aracı ekspertize sokarken motor performans testinde hareketsiz şekilde çok yüksek devirlerde zorlandığı için kesinlikle motoru soğutmak için büyük pervaneler olsun. Bunun sebebi arıza olmayan motorda bile arıza meydana getirebiliyor bu motor testi.

- alıcı noter ücretini öder
- ekspertiz ücretini alıcı öder.

notere gideceksiniz, kimlikleri ve ruhsatı teslim edeceksiniz. noter işleme başlayacak, alıcıya plaka değişikliği isteyip istemediğini soracak. bu nedenle alıcı ile baştan konuşun plaka değiştirecekse baştan araçtan plakaları söküp notere öyle gidin. noter işlemlere başlamadan siz noter'e alım satımında bir sıkıntı var mı kontrol edin deyin. baştan harcı borcunu kontrol etsin. ardında son aşamada noter para alışverişini yapın dediğinde size banka üzerinden havale ile ücreti göndersin. belirtildiği gibi alıcı kişinin kendi hesabından gelmesi önemli. bunu kontrol edin mutlaka. açıklama kısmına da "34 xxx xx plakalı aracın satış bedeli yazsın. para hesabınıza yatınca imzanızı atabilirsiniz.

noterin kapanma saatine kalmamaya çalışın, yetişmedi havale zamanı geçti falan gibi şeyler olmasın. sabah erkenden halledin.

Geçen aracımı satarken başıma gelen olayı yazayım. Belki faydası dokunur.

Aracı alacak arkadaş 16:30'da geldi notere. Sıra beklemeydi, belgelerdi vs. derken saat 17.00'ye çok az kala satış işlemini başlattı noter katibi. Adam parayı EFT ile bana transfer ederken önünde kimliğim durmasına ve sahibindendeki ilanda adım soyadım açık şekilde yazmasına rağmen adımı yanlış yazdı (adım yaygın olan bir ismin bir harfinin değişmişi). Ben hemen söyledim tabii ama adam onayı vermişti bile. Sonra bankayı aradı, işlemin iptalini istedi vs. Bankadan SMS geldi 2 iş günü içinde size dönülecek diye. Sonra banka şubesine gidelim oradan halledelim dedi. Şubeye gittik tabii ki kapalı. Sonra bankayı aradı tekrar, isim yanlış olsa da IBAN doğru ise hesaba geçer dediler. Ama bana para gelmedi. Sanırım isim hatasında 1 harfe kadar tolerans oluyormuş. Saat artık 17.30'a doğru gelirken, biz de artık notere geri dönüp işlemi iptal edelim diyecekken para geldi hesaba ve son saniyede satış gerçekleşti.

Buradan çıkarılacak dersler:
1. Asla geç saatte işlem başlatmayın. Para benim hesaba geldikten sonra noter sistemi kapansaydı satış olamayacaktı ve ben hem para hem de arabayla eve dönecektim. Arabayı adama versem birini öldürse ben suçlu olacağım. Araba bende kalsa adamın parası da bende. Dolandırıcı tribine girecekti vs.
2. EFT yapılırken siz de tüm bilgileri kontrol edin. Hatta mümkünse bankaların güvenli satış uygulamasını kullanın. Noter işlemi onaylanınca para hesaba otomatik aktarılıyor.

hushed.com

şu uygulamaya bak, Fransa var mıydı hatırlamıyorum ama ben Amerika numarası kiralayıp sms almıştım. Arama da yapılabiliyor. Belli süreyle o numara senin oluyor. (haftalık aylık vs. paralı tabii)

şuraya bak istersen. güzel hazırlamışlar.

www.traveltomtom.net

çok düşeceğini sanmam.

İyi kullanıldıysa, camda çatlak veya mantar/nem vs. yoksa, autofocus ve lensin üzerindeki odak halkası vb. şeyler düzgün çalışıyorsa ikinci el alınabilir bence. Türkiye'de ben satan kişinin profiline bakarım yani mesela ben her şeyimi manfrotto çantada bölmeler içinde tutuyorum, iyi lensleri kılıfla vs. böyle dikkat eden biri gibi görünüyorsa alınır. İlanda bile rasgele bir yere koymuş çok tozlu garip ortamlarda kullanılmış gibi duruyorsa çekinebilirdim.

o limited garanti veren ikinci el dükkanı falandır herhalde. Diğeri lensi kullanan gerçek insan tahminen.

Lenste çizik yoksa, içine toz kaçmamışsa, netlik halkası otomatikte ve manuelde takılmadan hareket ediyorsa, diyafram yaprakları sorunsuz hareket ediyor gibi gözüküyorsa alınır. Denemeden almam ben olsam.

Kendi kameranızla gidin, yukarıda saydıklarıma dikkat edin, içinize sinerse alın.

Yani bazi ikinci el dükkanlar var, misal 780 euro ama sallıyorum 30 ay garanti demiş. Tabi şöyle birşey var ki eşim sadece evde kullandığı için neden garanti ihtiyaç olsun bilemiyorum çok.

Peki sizce sıfırı 950 civarı olan bir ürün için ikinci el (dediğine göre çok az kullanim. Fotolar güzel gözüküyor. Kutusu da var. Zaten 3-4 tane daha Canon ürün satiyor. Tahminim fotoğrafa başlayıp bırakan biri) 650 euro uygun mudur? Bundan 3 sene önce sıfırı bu fiyatmis vay yalan dünya :/

Alınır ama görerek alınır.
Sadece evde kullanacaksanız ve profesyonel değilseniz neden prime lens alıyorsunuz ki? Daha uygun fiyata farklı lensler alabilirsiniz…

@her giriste; esim yemek blogu yapiyor, is olarak yani. Su an gelir getirmese de aylık bir 10bin tiklamaya ulasti. Elinde uzaktan foto çekmek icin lens var ama yakin cekemiyor.
Şu an bizde;
-eos 6d mark II
-ef 50mm 1.4 usm lens
-manfrotto 290 tripod var.

Bu lens de herkesin yazdığı lens. Bütün yemek bloglari vs bunu öneriyor.

Yemek fotoğrafları için makro lens daha mantıklı, fikir doğru. fakat 100mm lens açı itibariyle biraz dar olacak, bazı kadrajları uzaktan çekmeniz gerekecek. gerçi Canon'un daha geniş açılı bir makrosu yok bildiğim kadarıyla, varsa da çiçek böcek çekilen 2.5x büyütme oranına sahip modeller vardır, o da L serisinden değildir tahminim. 100mm 2.8L iyidir.

lens ikinci el alınır mı konusuna gelince, lens asıl sıfır alınmaz. gerçekten ikinci elinden ucuza alabildiğim 2 lens dışında bugüne kadar hiç sıfır lens almadım. belki 15-20 farklı lens almışımdır, o ikisi dışında hepsi ikinci eldi. fotoğrafa heves edip lens alan ama kullanmadan satan çok kişi oluyor. bir kere kronik sorunlu bazı marka modeller dışında lenste garantilik bir işiniz çok çok nadir olur, o yüzden lens alırken en ideal fırsatlar yurt dışından alınmış, garantisiz ama hiç kullanılmamış veya içerden proje vs bazlı alınmış ama birkaç defa kullanılmış lensler oluyor. ön ve arka optikleri inceleyin ama sadece karşıdan bakarak değil, ışık yansımalarına tutup açılı da bakarak inceleyin, mikronluk çizikler varsa açılı bakarken fark edilir. iç elementleri inceleyin, toz tanesi vs var mı bakın. diyafram f11-f16 gibi değerlerdeyken diyafram bıçaklarına bakın yağlanma olmasın. fokus halkasını kontrol edin, akıcı dönüyor mu, atlama yapıyor mu diye. bir de yine en kısık diyafram değerlerine (f16 gibi) alıp mavi gökyüzünün fotoğrafını çekin. optiklerde leke falan varsa kısık diyaframda düz planda fark edilir. bu incelemeleri sorunsuz atlattıysa, kozmetik olarak da iyi görünüyorsa bunu almak yerine sıfır alırsanız fazladan 3000-4000 TL'nizi çöpe atarsınız.

tamron yada sigma gibi kaliteli yan sanayilere de bakmani oneririm, fiyat cok fark edebiliyor. ikinci el lens gayet alinabilir birsey, pazarlik et mutlaka.

@cooperr; hanimin kafayi o konuda zorlayamam. Bütün bloglar bunu kullanıyor kimseden tamron/sigma duymadi haliyle zor.

@phoarbix; peki sizce bir 50-60 euro fazla verip garanti içeren/en azından sıkıntıda geri iade edebilecegimiz birşey olmasi mantikli mi olur? Ebayde buldugum; 1 sene garanti ve 30 gün içinde iade diyor. Tek farki orjinal kutusu yok, hiçbir problemi yok sadece lens takilma yerinde takilip cikarmaktan cizikler var diyor. Yakinimdaki 50 euro daha pahalı, garanti/iade yok. Cok az kullanildi diyor ama esim oraya gidip denerken sorunu fark edemezsem falan diye endise ediyor. Bir magaza falan olsa neyse :/

50 euroyu iade edilebilir opsiyon için vermek mantıklı olabilir. kutusu olması şart değil, maksat lens temiz olsun. bayonet kısmında çizikler olabilir onlar önemsiz, görüntüye etkisi yok, kozmetik kusur bile sayılmaz çünkü o kısımları görmeyeceksiniz bile.

ikisi de ikinci el olan üründeki 50-60 euroluk farklar kabul edilebilir. zaten ikinci el alarak 350 euro civarı kar ediyorsunuz, önemli olan da o kısmı. zaten temiz, sorunsuz, garantili üründe ideal oran sıfırının 2/3’üdür, bunun üstü riskine ve nakit ödemeye değmeyecek seviyeye girmeye başlar. bence alabilirsiniz.

Ebay'den aldim, 600 euroya. Satan kisi kendi tamir edip satiyormus, bütün ilanları kamera/lens, bir de 4 bin tane yorumu var. 1 sene birşey olursa nakliyeyi onun ödediği ve tamirini kendi yaptığı bir garanti veriyor.

3 yılda bir değiştirmek iyidir belli bir yaşa kadar

hayatının işini bulmadıysan ve iş değişimi sonrasında da mevcut şartlarını az çok koruyabiliyorsan; değişim iyidir.

sevdiğin güzel bi işin varsa pek bi manası olmayabilir.

ama "işi değiştirsem mi" diye düşünüyorsan da, değişim zamanı yavaştan gelmiştir.

maaş artırmak için değiştirmek iyi (bulabiliyorsan),
konfor alanını korumak rahatını bozmamak için uzun süre çalışmak iyi (kötü/sevilmeyen işten bile kolay kolay ayrılamıyor insanlar)

Türkiye'deyken hep 3 senede bir değiştirme diyordum ki aslında etrafimda başarılı olan çoğu kişi bunu yaptı. Arada malesef saçma firmaya düşenler de oldu.

Ama ben şimdi Avrupa'da bundan pek emin değilim. Çünkü arkadaki maaş oynaması Türkiye kadar değil. Bugün 2bin alirken aynı şehirde başka firmadan 2500 alman zor ya da imkansiz genelde (çalışılan alana göre belki değişir bilmiyorum. Ama is ilanlarinda maaşları görüyorum ve su an çalıştığım yerden iyi firmalar denk gelse de ayrilmama değecek maaşı verecek su an yok)

Bir de firmaya ve müdürlerine göre değişir. Ben bunu burada anladim. Müdürlerim baya iyi insanlar, çok rahatca gidip konusabiliyorum, goygoy yapılabiliyor, kariyer konusunda hep yardimcilar. Hatta herşey düzgün giderse üst yönetime ilk müdürümün emekliliği sonrasi benim gecmemi istediklerini vs bile söylemişler. Simdi tabiki daha 2-3 yil var ama anlatmak istediğim firmanin senin için birşeyler düşünmesi vs önemli. Misal gelişim plani olarak beni başka firmalarin da katıldığı yöneticilik kurslarina yollamak istediler hem network vs yaparim diye.
Şirket olarak da çok mobil ve sürekli degisen/gelisen bir şirket. Her sene bir proje, bir degisiklik, yeni satin alinan firma var. Haliyle 5 sene sonra apayri bir sehir/ulke/ürün grubunda olma ihtimali oluyor.

Kısacası bazen doğru firma denk gelince uzun yillar çalışmak mantıksız gelmiyor. Ama Türkiye'de doğru firmayi bulmak biraz daha zor o yüzden ben 3 yilda bir değiştirmeyi doğru buluyorum.

comfort zone'dan çıkıp arada iş değiştirebilenlere selam olsun. ben hep kovuluyorum malesef.

Yurtdisi yurtici farketmez, 3-4 senede bir ziplamak lazim. ilk 15 sene boyle gitmek gayet normal. Bu isverenlerin bile hosuna gidiyor cunku farkli bakis acilarini gormus oluyorsun ve 3-4 sene tutunabilmek ise yarar bir adam oldugunu gosteriyor. Sirketler ayni yerde 10-15 sene cakilip kalmis adami pek sevmezler.

Senin icin baska bir avantajda maasin kesinlikle daha hizli yukselmesi. Ben ilk 15 seneyi 2 kere ziplayarak bitirmek uzereyim, eger 4 kere ziplasaydim maasim su anda rahat %25 daha fazla olurdu.

Bir ek daha söylemek istiyorum; cooperr dediği aksine benim çalıştığım firma ziplayan insanlari yukseltmiyor ya da müdür almıyor. Genel profili iceriden yetistirmek üstüne bu sebepten lider geliştirme programi var 3 yil süren. Bazi firmalar öyle disaridan gelen, sürekli is değiştiren adamin da hastasi değil yani. Su an çevremde ve üst yönetimde önceden bu firmada çalışmis ve tekrar geri dönmüşler dışında ilk defa gelip müdür falan olan adam sayısı cok çok az.
Zaten Avrupa'da, amerika ve Türkiye'ye oranla maas ziplamalari cok az. Zaten bu sebepten gelir dagilimi Avrupa'da daha iyi.

Turk firmalari kalici adam sevmez zaten.
Sen kalmaya calisirsan %10 alti zam yaparak gitmeni saglarlar.

Ik kendisi bile yerinde kalamiyor 2 sene sonra kaciyor.

@logisticsmanager

iste firmalar oyley"mi$" gibi yapiyor ama teori ile pratik birbirini tutmuyor. Sana deger veriyormus, seni yukseltecekmis gibi yapar, tak bir bakmissin onune disardan getirdigi birini koymus, ya da kovulmussun.

Diyelim ki sen firmaya sen 1 milyon dolar kazandiriyorsun ve uzundur ordasin, yukselmek uzeresin. Senin gececegin pozisyona disardan biri basvuruyor, CV saglam, portfoyu 5 milyonluk, gecmisinde duzenli olarak 3-4 senede bir ziplamis. Firmalar cogunlukla ulan bu 3-4 sene sonra buradan da ayrilir diye dusunmuyor. Bunu kapalim sonrasina bakariz, adami tutmaya calisiriz kafasindalar. Tak diye onune geciriverir sonra da adami koltuga yapistirmak icin bonus verir, hisse verir, vs.

Hersey paraya odakli yaw, herkes isin sonunda ay sonunda kazandigina bakar. Benim son 12-13 senede gordugum loyalty falan isleri buyuk bir yalan, gozumun onunde defalarca 15-20 senelik calisanlar bir anda toz oldu gitti.

Sirketler parayi sonradan bulup ilk is olarak hanimi degistirenlere benziyor. Lan dur kicina bir don al once haha:)

Su anda piyasadaki ana sorunlardan biri isyerlerinin buyuk cogunlugunda oldugun yerde kalarak yukselemiyor + iyi zam alamiyorsun. Eminim bu kuralin gecerli olmadigi yerler vardir ama beyaz yaka dunyasinda durum az cok boyle. (Avrupa bu konuda bir tik daha iyi, Amerikada da durum TRye benzer)

3 sene degisim icin ideal bir aralik, 2 seneden once bir yerden cikarsan kotu gozukebiliyor CVde.

Vaktinde unlu telekom sirketlerinden birinde 2 arkadasim baslamisti, A kisisi isten ise ziplarken B kisisi ayni firmada kaldi. Sonucta A kisisi B kisisinin muduru olarak ilk firmaya dondu. Baya rezalet cikmisti, B o gazla istifasini verdi, cikista da ik ve sirket yonetimine baya dayayip dosemisti mailinde.

Su videoyu izlemeni oneririm. Detayli aciklama burada var:

www.youtube.com

@cooperr; ben kendi çalıştığım firmadan örnek verdim. Ne genel firmalar is değiştiren adam arar diyorum ne de iş değiştiren adam sevmezler diyorum. Bu sebepten genellemelere karşıyım, herkes kendi iş hayatında gördükleri üzerinden konusuyor sonuçta. Benim iş hayatımda gördüğüm teori pratiği tutuyor.

Big fish

Arrival var, Ted Chiang'ın Story of Your Life öyküsünden uyarlama.

Stephen King “1408” kısa bir öyküdür ama uzun metrajını yaptılar.

Traumnovelle (kısa ama adı novel) Kubrick’in Eyes Wide Shut’ı uyarladığı öykü.

Rashomon filmi de kısa bir hikayeden ilham alınarak yazılmıştı bir araştırırsın.

Sanal baharat.

kahve.com üzerinden alıyorum.

ucuza 1 kg alıp takılalım dersen sanalbaharat.com, aromasını alayım daha güzel olsun dersen boxx coffee. Ben ara ara ikisini de alıyorum.

en son bim'e kadar düştük. (:

a roasting lab'de takılıyoruz şimdilik. sitesinde bolca çeşit var.

Montag’dan aliyorum

Kafeingo.
Arada indirimli yeni kavurucular denk gelirse de onlardan alıp deniyoruz.

tchibo veya davidoff'un paketli çekirdek kahveleri var.

Madem makine alalacak kadar seviyorsunuz o zaman kronotrop öneririm. Kendileri ödüllü.
Box coffee de hiç fena değil.

2. el araçta taşıt kredisi olmaz. ihtiyaç kredisi olur. taşıt kredisi bayiden alacağın yeni arabada olur sadece. sıfır araç için önce bayiye gidip oradan baktırabilirsin onay gelip gelmediğine. ama 2. el için önce bankaya gidip ihtiyaç kredisi almalısın.

dönem dönem bankaların 2. el araç kredisi adı altında ihtiyaç kredisi kampanyaları da olabiliyor.

Ek bilgi: Artık ihtiyaç kredileri maksimum 24 ay.

enuygun, hangikredi gibi sitelerde 2.el taşıt kredisi diye gösteriyor ama bankaya gidince ihtiyaç kredisi mi veriyorlar bilmiyorum. Ben de kredi ile normalde alacağımdan daha üst bir şey almayı planlıyorum.

bu arada:
"Bireysel amaçlı kredinizin araç bedeli 120.000 TL ve altında olan araçlar için azami vade 48 ay, 120.000,01 TL – 300.000 TL aralığında olan araçlar için azami vade 36 ay, 300.000,01 TL – 750.000 TL aralığında olan araçlar için azami vade 24 ay ve 750.000 TL üzeri olan araçlar için ise azami vade 12 aydır."

edit: garanti bankası hesaplama kısmında "ikinci el araç" da seçtiriyor.

2. el aracta tasit kredisi olur, once almak istedigin arabaya karar ver sonra araci bulunca ruhsatin fotografiyla bankaya gideceksin banka kredini onayladiginda satisi yapiyorsun kredi cektigin tutar saticinin hesabina yatiyor kalani sen oduyorsun.

5-6 yaşını geçmiş arabayı kolay kolay almayın. Hadi amx 7-8 olsun.

97 cheeroke mi ? Aman allah korusun ustam sil onu aklından unut onu.

97 cherokee alırsan benzin ve tamir masrafı için de 1 araba parası kredi çekmen gerekebilir.

Belirli bir yaşa kadar 2. el araca kredi çıkıyor +1

Bankacınıza başvurursan kredi notundan ne kadara kadar kredi çıkabileceğini görür, o limite göre bir araç ararsınız siz de.

Aracı bulup şifahen anlaştıktan sonra aracın ruhsat fotokopisi ile bankaya başvurur krediyi onaylatırsın.

Satış yapılırken bankadan aldığın evrakları notere vereceksin, araca rehin konulacak.

Noterden sonra kredi harici peşin parayı adama nakit verirsin, kredi tutarı için de şubeye gidersiniz ya adama nakit verirler ya da isterse hesabına aktarırlar.

97 cherokee alacaksan iki tane al, biri tamirdeyken diğerine binersin :)

Bankalar 5 yaşında araca kadar taşıt kredisi veriyor. (Garanti ve albaraka 7-8 yıla kadar olabilir demişti)

Önce tabi ki bankaya gidip kredi talebinde bulunacaksın. Onaylanırsa banka bu parayı senin için tutuyor olacak. Satış işleminden sonra bakaya gideceksiniz, parayı alıcıya aktaracalar.

25 yıllık bir araç almak, üstelik Avrupa'da hurda olacak bir aracı almak riskli. Üreten adam bine belki. Bu kadar gider dememiş, buna göre üretmemistir. Bu yüzden bir sürü sorunu vardır, bir bu kadar daha çıkaracaktır.

Eğer tamir islerinde cok iyiyseniz, aracin parcalarini falan kendiniz degistirecekseniz eski araba neden olmasin.
Ama diğer türlü eski araba büyük risk.
Bu soruları soruyorsaniz zaten bunlari yaptığınızı sanmayarak max 5-6 derim.

2. taşıt kredisi kullanabilirsiniz, aracın yaşı önemli olacak ve kullanacağınız kredi limiti 0'a göre biraz farklı olacaktır, bunları araştırırsınız zaten.

hemen tepki gelmiş ama sorduğunuz aracı alıp almamak tamamen zevk meselesi. ekonomik olarak kaygınız yoksa ve bu arabayı kullanmak hoşunuza gidecekse alınabilir bir araba. aldığınız gibi eski sahibi çok iyi bakmamışsa ki baksa bile bu konu tartışılır, muhtemelen 10-15 bin lira harcama yapmanız gerekecek. onun dışında 5200 motor ve benzinli/lpgli bir araçtan söz ediyoruz. muhtemelen motor birkaç kez revize görmüştür. yakıt konusunda 100 km'de 25-30 litre civarı lpg yakmak sizi ekonomik olarak yormazsa tabii ki bu araba alınabilir.

şahsi fikrim ise; bu arabanın masraflarını karşılayabilecek kadar zengin olmadığım için galerinin kapısında görsem karşı kaldırıma geçer bir daha o sokaktan geçmezdim. ayrıca sadece işe gidip gelmek için bile kullansam yakacağım yakıt yüzünden istifa edip kara geçerdim.

yerden yüksek ve güçlü araba seviyorsanız hyundai ix35'lere bakın. 1.6 benzinlileri 2.0 dizelinden daha fazla yaktığı için 2.0 dizelleri önerebilirim.

2. el için kredi veren bankalar da var.
İhtiyaç kredisi kullandıranlar da var.

İkisinin avantajı dezavantajı var. Mesela taşıt kredisinde bildiğim kadarıyla vade daha uzun. İhtiyaçta daha az. Ama taşıt kredisinde aracı buluyorsun, başvuru sırasında ruhsata bakıyorlar ona göre ne oranda ne faizle kredi alabileceğin belli oluyor.

İhtiyaç kredisinde para elinde oluyor, istediğin aracı gidip aracı alabiliyorsun. Ben ihtiyaçla almıştım mesela rahattı.

tabii faizler vadeler vs de önemli

Araç konusunda konu tamamen tercihle alakalı. Aracın model yaşı yükseldikçe sorun çıkarma ihtimali artacaktır.

ama 97 cherokee ile 5-6 yaşında binek bi otomobili kıyaslamak doğru değil. Biri tamamen keyif için alınacak bir araç. Diğeri ihtiyaçtan. Yani bir cherokee tüm sorun çıkarma ihtimaline rağmen uğraşmak isteyen, arabasıyla sürekli oynayacak orasını burasını söküp takacak bir kullanıcı için gayet alınası bir araç olabilir. Ama normal kullanıcı için eziyete dönüşür.

200 bine 2020, 2021 o km İ20 falan bulursunuz. 99 model araba almayın.

Galatasaray Üniversitesininkine bakın. O yüzyüze açılıyor mu bilmiyorum ama geçen Taksim'de afişini gördüm. (fakat buna kaydolan daha az, ben bi yaz kaydolmuştum kurs açılmamıştı sonra Fransız Kültüre gittim)

normal araç kiralasan daha ucuz olur.

mümkün ama.

aslında niyetim ve sormak istedigim sey su idi, ben buradan cıktim, 250-300 km yol yaptim moov ile moov u başka bir şehirde biraktim. bu mümkün mü diye sormak istemistim.

baska sehirde birakma olayi sadece bir iki yerde vardi eskiden izmirde sanirim. hala var mi emin degilim, istediginiz herhangi bir sehire birakamiyorsunuz.

istanbul ankara ve izmir'de var galiba moov. Bu üçü arasında arabayı alıp bırakabilirsin ama ankara'dan alıp konya'ya bırakayım yok.

@10032007'nin dediği gibi, bu 3 şehir dışında kiralama sonlandırma yapılamıyor. Ankara'dan aldın Samsun'da bırakamıyorsun, tekrardan bu üç şehirden birinde bırakman gerekiyor.

akıllı bir iş olmaz, 15dk'da bir para yazar, ek km'den para keser baştan paket alsan veya günlük kiralasan (oluyordu sanırım, veya tiktak'ta vardı tam hatırlamıyorum) yine de normal bir şirketten günlük kiraladığın gibi olmuyor. Ha benzin vs. düşününce nasıl emin değilim bu tür uygulamalarda da benzine para vermiyorsun km başı veriyorsun.

not: ama acil lazım olduğunda yan sokaktan arabayı bulup hemen gidebilmek büyük lüks tabii, güzel.

Link yok ama her şey gümrüğe takılır, mevzuata göre gelir ya da gelmez. Telefon alamazsınız.

TRY 434.92 20％ İndirim | Sony Ericsson W300 yenilenmiş soğutucu-orijinal Unlocked Sony Ericsson W300i cep telefonu 2G FM Unlocked telefon ücretsiz kargo
a.aliexpress.com

Link eklemeyi unutmuşum. Arkadaşıma Amerika’ya yollasam, o bana gelirken getirse olur mu?

Amerika'ya sorunsuz gidiyorsa gelirken yanında getirebilir.
Getirdikten sonra pasaport kaydına 2006 lira vereceksin. onu da düşünüyorsun değil mi?

Senin yaptigini bir ara herkes yaptigi icin devlet baba bunu yasakladi. Yurtdisindan telefon isini unut yani. Yurtdisindan gelen herhangi bir telefonu sadece kendi pasaportuna yakin zamanda yurtdisina ciktiysan parasini odeyip kaydettirerek, ve sadece kendi adina olan hatla kullanabilirsin. Yani arkadasin getirse de parasiyla kendi pasaportuna kaydettirebilir ama sen kendi hattinla kullanamazsin.

genellikle direkt gelebiliyor ama telefon olarak yazılmamalı tabi pakette, imei de kırılır yani o kolay. dene ulaşmazsa geri gider.

Bu telefon sonradan yeniden yapılandırılmış ve ikinci el telefon. Ali express’e mail atsam bunu telefon olarak yazmaz yani, bu konuda yardımcı oluyorlar.

gümrüktekiler xrayde falan görüp geri göndermediği sürece gelir ama görürlerse direkt yasak. Elektronik olmasından değil, kargoyla telefon alamıyorsun. Kozmetik veya sporcu ürünü falan da getiremiyorsun yasakladılar hep.

ticaret.gov.tr
"8.Soru: Posta/hızlı kargo yoluyla cep telefonu getirmek mümkün müdür?
Cevap: Hayır, posta/hızlı kargo taşımacılığı yoluyla muaf olarak veya vergileri ödenerek cep telefonu getirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu yolla cep telefonu getirilmiş olsa dahi hiçbir surette sahibine teslim edilmemektedir."

iyi güzel insanlar tabii ki sevdikleri işi yapsınlar ama öte yandan da para kazanmadığın işin de bir anlamı yok. yazılımcılar para kazanmıyor demiyorum ama "hiçbir para ve pozisyonun beni tatmin etmeyeceğini düşünüyorum." demek de manasız bence.

en nihayetinde hepimiz para için çalışıyoruz.

telefonu kapatmam lazım uçaktayım. :)

saniye durmazdım gördüğün üzere

ingilizce problemi yoksa sana şimdiden iyi yolculuklar.

Daha önce de alakanız varsa, iş çıkarabiliyorsanız ortaya, mevcut işinizle birlikte freelance başlayabilir, kendinizi deneyebilirsiniz. Birlikte İhracat diye bir komünite var, özellikle hizmet ihraç edenler için büyük bir kaynak. Aynı zamanda yurt dışında yaşayan, buradan göçenler de mevcut. En azından içerideki havayı solumak bile fikirlerinizin çeşitlenmesini sağlayabilir www.birlikteihracat.com

türkiye de geçirdiğin her saniye haramdır

Express Entry sırasında olan biri olarak, ben de B planı olarak okul seçeneğini düşünüyorum. En kolay gidilen yol o ve eşin/birlikte yaşadığın partnerin varsa ona da çalışma izni veriyor aklında olsun.

www.canada.ca
okulun burada var mı iyi bak ama. (PGWP eligible olsun bir de, sonrasında kalabilmen için)

Yıllık 15 bin cad'dır tahminen benim baktıklarım öyleydi, öyle birikimin varsa git. Bana çok geliyor bu miktar ama gemileri yakarsam düşüneceğim. 2 yıllık okul + 3 yıl post graduate work permit, o aralar PR alabilsen, zaten 1095 gün orada oturduğunu kanıtlarsan vatandaşlığa da başvurabiliyorsun. (eğitim yarım sayılıyor) Müthiş.

git kesinlikle. Tek sıkıntı olabilecek şey para ve eğer Akdeniz insanıysan (çok yakın ilişkilerin varsa) onları özleyebilecek olman. Soğuk introvert biriyim diyorsan bence çok keyif alırsın ama yalnız başına ders çalışıp okul çıkışı uber yapmak veya kafede çalışmak yorabilir. Gördüğüm kadarıyla çift olarak gidenler daha rahat tutunuyor (hem diğer kişi fulltime çalışıp daha çok para getirmiş oluyor vs.)

edit: yaşın da express entry için ideal. 29'a kadar master yapsan keşke, bi de kanadada okuyunca (şu an okuyacağın program bile gerçi) kanadada okumak ve yaşamaktan dolayı puanın yükselebilir ve çıkma ihtimali daha yüksek olabilir.

yurt dışında yaşayacağınız zorluklar: arkadaşlara özlem, aileye özlem, gezen takılan biriyseniz bunlara özlem.
tr'de karşılaşılan genel zorluklar: özgürlük diye bir şeyin olmaması, adalet olmaması, kontrolsüz göçmen alımı, ölüm korkusu, işsizlik korkusu, alım gücü zayıflığı, her geçen gün kötüye giden eğitim sistemi, her şeyin her geçen gün kötüye gitmesi.

özlem ve işin psikolojik tarafını halledebilirseniz hemen yarın gidin. ama halledemem diyorsanız da gidin en azından çabalayın. türkiye'de kalmak için herhangi bir sebep göremiyorum.

Ben de gidin derim ama ekstra birkaç şey yazayım.

Ben de üretimde çalışmış bir mühendisim. Üretim sevmeden zor. Bu alanı sevmiyorsanız satış, satın alma gibi alanlarda da çalışma şansınız olabileceğini unutmayın. Bir kere üretimde çalıştınız diye ömür boyu üretimde çalışmak zorunda değilsiniz.

Bir de 2 yıllık yazılım eğitimi gerçekte ne kadar para kazandırır, iş bulmayı sağlar mı, bunu da araştırmak lazım. Bence yazılım bir noktadan sonra keyif alıyorum'un ötesine geçiyor. Bunun her meslekte olduğunu düşünüyorum.

Gidilecekse bence yaşama şansı için gidilir.

Kanada overrated bir ulke oldugu icin benim tavsiyem oncelikle Avrupa'yi dene, yok olmuyor ise ABD'ye git olur. Ben olsam mumkun oldugunca Kanada'ya bulasmam.

Yok illa bulasacam kendime eziyet edesim var diyorsan, gocmenlik acisindan gelip isletme masteri ile sisteme girmen buyuk ihtimal daha kolaylasir. Sonra muhendislikten kovalayabilirsin ama maaslar hukuk/tip haric tatmin edici degil. Muhendis maasiyla orta direk bile olmak zor. IT konusunda kimisi cok iyi durumda kimisi surunuyor o yuzden IT sektoru super demem zor.

express entry ile gidebiliyordum gitmedim, ben 6-7 ay kar altinda kalmayi sevmiyorum, yaz insaniyim.

ama tam yasin ve fiyat da fena gelmedi. senelik olsa bile pahali degil kanada standartlarinda. sirf 2 sene biraz sosyal hayattan( 2 gun okula gidersin 4 gun calisirsin yani aslinda komple de kismiyorsun, okul tatilleri de coktur ve yogundur) ve belki luksumsu aliskanlarindan kissan cogu donemin parasini orada calisarak cikarabilirsin. olmadi begenmedin, yazilimci olarak baska bir ulkeye gidersin veya turkiye'ye donersin.

Gayet iyi kaldırıyor da (gerçi kaç kanal ne yaptığına göre değişebilir) esas sıkıntı harici pluginlerin m1'e tam olarak geçmemiş olması.

Benim kullandığım Bias FX 2 çalışıyor, mix-mastering için kullandığım iZotope Neutron-Ozone çalışmıyor. O yüzden tam bir geçiş olamadı bence.

Ha Logic'in kendi içindeki şeyleri kullanırım, oradaki enstrümanlar ile bişeyler yapacağım dersen gayet güzel işini halledersin.

ek olarak, Apple'ı tanıyorsam m1x veya m2 farklı bir pro serisine gelir. 14" veya 16" vb. bişey olabilir, bu m1'li air ve prolar devam eder. Çok sonra air'ler güncellenip m1x olur o zaman da prolara daha üstü gelir :D Tahminim bu yönde. m1'i henüz tam sağmadan bırakmazlar.

Logic Pro kullanmıyorum ama After Effects kullanıyorum.
M1 MacBook Air aldım, 16 GB RAM.
İşimi gayet de güzel yapabiliyorum ve taşınabilirliği muazzam,

Eğer 4-5 saat çalışacaksam şarj aletini de yanımda taşımamaya başladım, 5-6 saatten önce şarjı kolay kolay bitmiyor.

Maddi durumunuzu ve Logic'in plugin'lerini bilmiyorum ama eğer durum müsaitse şöyle bir öneride bulunayım.

Şimdi alın MacBook Air, 1-2 sene kullandıktan sonra ikinci el olarak satarsınız. O aradaki farkı da 2 sene bilgisayar kullanma ücreti gibi düşünürsünüz ve istediğiniz modele geçersiniz.

Ama o birkaç yıl boyunca kolayca yanınızda taşıyabilmek hayatınızı çok kolaylaştıracaktır.

Açıkçası satayım alayım öyle uğraşmak istemiyorum. Alırsam alırım, bozulana kadar, artık 7-8 yıl falan heralde gideceğini düşünüyorum, kullanırım. Dediğim gibi sadece logic kullanacağım performas olarak ve yeteceğini düşünüyorum. Artık kendi evimde olmayan mid-2011 imac ile geçen seneye kadar çalışıyordum logicte vs.

+1

28 yaşındayım. 20'lerin başları bittiğinden beri (21, 22, 23) stresli şekilde geçiriyorum doğum günlerimi. Bir an önce bitsin istiyorum. Keyifsiz geçiyor.

eskiden iyi bir şeydi, artık geri sayım gibi geliyor di mi, bende de öyle. Kasım'da 31 olacağım.

Bir yandan "artık bu yıl şunları şunları değiştirmeliyim" diyorum ama bakınca arkamda gayet boş geçen bir yıl görüyorum. Hayırlısı.

Sadece doğum günlerimde değil kışın yaklaştığı bu dönemlerde de bir yılın daha geçmesinin hüznüyle doluyorum. Üzülüyorum ama sonra bunun hayatın bir gerçeği, fizik kurallarının hayatımıza yansıması ve önlenemez/değiştirilemez oluşu ile teselli bulmaya çalışıyorum. Yıllarımı bazı insanlar kadar dolu dolu ve verimli geçirmiş olmayabilirim ama bazı insanlardan da daha dolu geçirdim.

Adse'nin yazdığı düşünce bana göre mantıklı gelmedi, 30lardayım ama en azından daha 40 olamadım dediğinizde 40'ları daha kötü bir durum olarak anlamlandırıyorsunuz ama 40 olmanız da kaçınılmaz. O zaman nasıl yüzleşeceksiniz? Bence şunu düşünün, yaş ve tarih sadece birer sayı. 60 olduğumuzda 40 gibi hissetmek ve 40 gibi sağlıklı olmak tamamen olmasa da kısmen bizim elimizde ve bunun için yapılabilecek birşeyler var. Yıllara meydan okumak dedikleri bu olsa gerek. Takvime kapılıp gitmektense ruh ve beden sağlığını stabil ve takvimden bağımsız tutmaya çalışmak bence daha önemli.

Valla benim icin cok bi onem ifade etmiyor. Insanlarin boyle zamani ayrik biseymis gibi degerlendirmesi de garip geliyor bana. Zaman dedigin sey sureklidir, ayrik degildir. Yani sanki dogum gunlerinden once hic zaman akmiyor da dogum gunlerinde birden 1 yili deviriyormusuz gibi ruh haline burunmek anlamsiz bence. Dogum gununun aslinda kendisinden bir onceki haftadan ya da aydan pek farki yok, o zamanlarda da neredeyse bir yili gecirmis oluyordun. Hatta 365 gun 6 saat hesabiyla bazen dogum gununun yil donumu aslinda kutladigin gun bile olmayabilir.

Demek istedigim dogum gunune boyle ozel anlamalar yuklememek gerek bence. Cok bir farki yok oteki gunlerinden. Haa dersen ki 'ben kotu hissetmek istiyorum, dogum gunu bahane' o zaman baska. Tabii bunun icin de dogum gunune ihtiyacin yok. Her gecen gun, saat, dakika zaten geri gelmeyecek, yani ona istedigin zaman uzulebilirsin. Dogum gununu beklemen sart degil eger istedigin sadece uzgun hissetmekse.

+1 de benden :)

Ben de böyleyim. Çok büyük bir yaşlanma fobim var ve 22-23 yaşından falan sonra tamamen üzücü gelmeye başladı doğum günlerm. Şimdi de 30’a çok yakınım ve o tam 30’a girme gününü kaldıramazmışım gibi geliyor :D

24 yaşındayım, kendimi bildim bileli 18-19 dan sonra doğum günlerini hiç sevemedim. hatta genel olarak özel günleri pek sevemiyorum ama dogum gununu hic sevemiyorum, birşeyler yapma zorundalığı hissi beni çok yoruyor. doğum günümden 1 gün sonra inanılmaz rahatlıyorum mesela.

ben yaklaştıkça geriliyorum. son 2 yıldır da 1 gün öncesinden kampa gidip orda geçirdim.

18 yaşından beri doğum günü kutlamıyorum. Kim icat etmiş bu zımbırtıyı bilmiyorum ama korkunç bir şey. Ben de aynısını hissediyorum.

ben bayadan beri kutlamıyorum kendimin. nadiren kendime bir şeyler alırım hani. hüzün olmuyor, belki geçmiş yılları nasıl geçirdim, neler yaptım ? gibi bir muhasebe oluyor kısaca.

Hiç düşünmüyorum. Birkaç senedir aynı.

ups cihazı ardında beslediği yükleri koruyan bir cihaz değildir. sadece elektrik kesintisinde data kaybını önleyebilirsiniz. çalışmanızı kayıt edip kaparsınız ve elektrik gelince kaldığınız yerden çalışmaya devam edersiniz.

bu işi (çıkış gerilimini kontrol edecek bir UPS türü mevcut)

o da (bkz: online ups)

fiyat farkı konusunda bir bilgim yok ama mutlaka diğerine göre daha pahalıdır.

www.se.com

Bilgisayarın gücüne göre 650 ya da 1000 kva değerinde bir ups yeterli.

Bütçe çok kısıtlı değilse 1000 KVA alın ileride belki daha fazla güç çeken cihazınız olur. Gerçi onun da handikapı 2 adet aküsü olması, akü ömrü dolunca masrafınız x2 oluyor.

Tek akülü 650 kva bir ups, aküsü yeniyken ortalama bir masaüstü PC ve modemi 7-8 dakika besler.

ben Mecidiyeköyde ofisi olan Powerful diye bi Türk markasını almıştım. Voltajı dengelemiyor herhalde (online değil) ama elektrik git gellerinde işimi görüyor. Arada bir geceleri elektrik gidiyor mesela. Elektriği o verirken ses çıkarıyor biraz.

APC vb. markalar iyi ama gerek yok bence.

Bu arada bendeki 1000 VA ups, i7-8700k işlemci, gtx1080'li pc'yi (yani internette takılırken bile 100 küsur watt harcıyordur diye tahmin ediyorum, full yükte 450-500w sanırım) işimi yaparken 45-50dk götürüyordu şimdi biraz daha azaldı ama 4 yıl geçmesine rağmen hala yarım saatten çok götürüyor.

NOT: UPS'lerde en önemli şey pili öldürmemek. Hiç elektrik kesintisi olmasa bile birkaç haftada bir fişi çekip boşaltın ötmeye başlayınca geri takın dolsun. Arada bir bu döngüyü yapmazsanız kapasitesini çok hızlı kaybeder.

@draconas

hocam enerji kesintisine karşı ucuz yollu ups alsak ve sürekli buna bağlı kalsa bile bu elektrik kesintileri cihazımıza zarar veriyor mu yani?

yani hiç elektrik kesilmemiş gibi çalışmaya devam etmiyor mu alet? kafam karıştı da biraz.

Evden kullanım için eaton 5s1000lcd olabilir gibi geldi. Işin teknik tarafını bilmiyorum ama evde kullanım için 1000va.
Bir de 3s serisi var.
Konetsu daha işin uzmanı gibi tabi :)

@risko hocam ucuz yollusunu, pahalı yollusunu bilmiyorum. piyasada iki ups türü var. ofline ups (line ups diyede geçiyor) ve online ups

online ups kısaca;

* Doğrultucu+ evirici ile AC şebekesinden yüke gücü UPS sağlar
* Sürekli olarak Açık kalır.
* Giriş beslemesi ve yük tamamen izole edilmiştir.
* Aküden sürekli olarak akım çeker.

offline ups;

* AC şebeke gücünü doğrudan yüke UPS sağlar.
* Sadece birincil kaynak arızası veya elektrik kesintisi sırasında aküden akım çeker. yani bağlı olduğu hattın sigortası atarsa, bağlı olduğu prizden fişi sökülürse ya da elektrik kesilirse akım çeker. elektrik kesildiğinde bir çıt sesi duyarsınız hatta.

* Giriş beslemesi ile yük arasında izolasyon yoktur.


dikkat etmeniz gereken bir diğer noktada güç faktörü. yani güç olarak 1000kVA satılan bir ups cihazının güç faktörü 0,7 ise 700watt güç alabilirsiniz. 0,9 ise 900 watt güç alabilirsiniz.

yani bu niye ucuzmuş diye düşündüğünüz iki cihaz arasında (online ya da offline farketmez, her ikisinde de kontrol edin.) güç faktörünüde (PF) karşılaştırın.

@draconas
@konetsu

çok sağolun hocam bilgiler için. eksik olmayın.

Kasım ve Aralık ayları genelde indirim döneminin bol olduğu dönem oluyor, black Friday, Christmas, 11.11 vs. Ama Son dönemde döviz de zipladi. Önce bindirim sonra indirim olabilir.

(bkz: black friday) 'i mi kastetti acaba? Yani genel olarak yıl sonuna doğru black friday, yeni yıl indirimleri, süper bilmemne, muhteşem x gibi bir sürü indirim oluyor.

Ben zamanında bi laptopu güzel bir indirimle aldım evet, ama atıyorum 10-20 tane stok oluyor hemen yakalaman gerekiyor.

Kasım-Aralık'ta ara ara hepsiburada, amazon, trendyol, vatanbilgisayar, vb. neyle ilgileniyorsan o ürünün olacağı yerleri takip et linkleri kaydet. Akakçe, Cimri vb. siteler de yardımcı olur.

Fiyat düşmez. Indirim olur.
Mantıken stoklari bitirip yılı iyi satışla kapatmak ister çoğu firma.
Ama iyi takip etmek lazım.

26 kasım'da black friday var. bir de 11.11 var. 100 ürün varsa 10-15 üründe gerçek indirim diğerlerinde önce bindirim sonra indirim yapılıyor. takiplediğim ürünlerin fiyatlarını, fiyatların geçerli olduğu tarihi ve linklerini excele kaydettim. haftalık bakıp güncelliyorum. indirim günleri geldiğinde bakalım ne olacak. geçen sene 2-3 ürün dışında düzgün bir indirim görememiştim.

mağazada satılmamıştır internetten satmışlardır.

mağazadan yollamışlardır. Fakat burada sıkıntılı şey şu, ben bi ara bi mağazadan çıkarken ötmüştüm, ne olduğunu anlamamıştım çantaya bi cihaz tutup geri verdiler. Sonra eve gidince fark ettim çantamdaki harddisk kutusunda alarm varmış başka mağazada aynı ürün mü var veya hepsi ötüyor mu bilmiyorum ama o ötmüş, başka mantıklı açıklaması yok çünkü.

Yani çantanda bu kitap varken kitapçıya girmeni tavsiye etmem, risk.

Sektörden biri olarak konuşuyorum; örneğin şu anda kültür kitapta Türkiye’nin en büyük dağıtımcısı Turkuvaz Kitap yani eski adıyla Prefix. Büyük küçük tüm kitabevi mağaza D&R vs. tarafından kültür kitapları buradan tedarik ediliyor. Alınan kitap için 365 gün içinde iade hakkı veriyorlar. Alarm sistemi olan bir mağazanın aldığı ve alarm yapıştırdığı kitap satılmadığı için iade edilip sizin aldığınız işletme tarafından tekrar alınmıştır muhtemelen. Ara ara bana da D&R’ın 2.kitap %50 indirimli etiketi yapıştırdığı kitaplar geliyor iki saat uğraşıyoruz etiketleri çıkarmak için.

şanslıysan 2 ay, benden ek belge istedikleri için 4 ay kadar sürmüştü. Covid'den dolayı işler aksadıysa daha uzun sürüyor da olabilir.

(edit: benimki masterdı. Doktora'da tez vs. daha detaylı olacağından, çok daha uzun sürüyor da olabilir)

Teşekkür ederim. Benden ek belge de istenmedi. Denklik tanımlama sürecinin yurtdışı ayağının bittiğini biliyorum. Hem okulumdan, hem de yurtdışı elçilikten onay geldiğinin bilgisini aldım. Ancak aylardır tez Üniversiteler Arası Kurul'un masasında yatıyor.

Yurtdışı okuldan gönderilen belgenin ulaştığından emin misiniz? Kaybolduğunda bilgilendirme yapmıyorlar. O belge ulaştıktan sonra bir aydan kısa sürmüştü benimki. Tüm süreç de 1.5 ay civarı sürdü. Yalnız bu COVID'in hemen öncesiydi. Şimdi daha az aralıklarla toplanıyor olabilirler.

Evet, belgenin ÜAK'a ulaştığından eminim. Hem konsolosluktan, hem de ÜAK'tan teyit aldım. Ama sonrasında ne olduğu bir muamma. Teşekkür ederim cevap için.

taksi büyük problem, haklısınız.

o boş geçen taksilerin çoğu bitaksi'den falan yolcu almaya gittiği için almıyor.
bitaksi gibi uygulama kullanmak en mantıklısı bence, dediğiniz gibi yoldan bulmak artık imkânsıza yakın.

son zamanlarda iyice azıttılar, İmamoğlu'na karşı bi duruş mu nedir bilmiyorum.

Ben geçen Gayrettepe'de (bak iş merkezlerinin olduğu en merkezi yerlerden) taksi bulamadım, üstüne bitaksi ile baktım taksi yoktu :D şaka gibi, komisyon var diye bitaksi de kullanmıyorlar artık veya bitaksi/überde atıyorum 4dk mesafede oluyor, kabul ediyor sonra "ne tarafa" diye mesaj geliyor veya arıyor, bana birkaç kere "orada trafik var abi yol yapımı var giremem" diyip benim iptal etmemi falan istediler.

taksi durağı bulup oradan istemek mantıklı ama orada da mesafeye göre laf edebilirler.

Bizim oradakiler bitaksiyi açmıyor bile. Bitaksi ile bakıyorum taksi yok, durağa yürüyorum 2 tane duruyor orada. Müşteri bulma derdim yok ki, niye komisyon vereyim dedi bitanesi.

Taksi mecburi ise 15 dk erken çıkıyorum, denk getirmeye çalışıyorum. Civarda belli noktalar var oraya yürüyorum ya da, illa denk geliyor.

Şimdi bir dakika, The Office, ne bileyim The Big Lebowski vs. bu tür şeyler komedi olarak geçiyor ama öyle içeceğini püskürterek güleceğin komedi değil, atmosferini beğenip içine kapılacağın yüzünde gülümsemeyle izleyeceğin şeyler. Bunlardan öyle komedi beklemek yanlış. Büyük Budapeşte Oteli'ni hatırlamıyorum ama Anderson'ın filmleri şirin tarzından dolayı sevilir komik olduğu için değil.

(bkz: coupling) (ingiliz versiyonu)
benim en çok güldüğüm dizilerden. Karakterlere alışırsan bence harika.

grace and frankie'yi duymamistim simdi konusuna baktim.
romantik komedi ama book club'i da begenebilirsin film olarak, benzer buldum diziyle.

Ted lasso

espri anlayışınıza uyarsa schitt's creek diyorum.
ama hiç sevmeyebilirsiniz de, biraz durum komedisi ama arada gerçekten kahkaha attırabiliyor.
yine de 6-7 bölüm zaman tanımanızı tavsiye ederim.

onun dışında will and grace ve seinfeld.
seinfeld'in de ilk 5-6 bölümünden sonra aşina olursunuz.

Seinfeld, Married with Children, My Name is Earl, Scrubs

peep show
curb your enthusiasm
flight of the conchords

henüz değil, istanbul

şaka gibi ama
çarşamba akşamı klima açmıştık.
perşembe gecesi ve dün gece yatmadan 1-2 saat kombi yaktık.

sabaha karşı çok serin oluyor ve çok üşüyen kişileriz.
(izmir)

Hayır, izmit

istanbulda hayır, daha erken yahu :)

Merkezi sistemi apartman açmış

şortla cam açık yatıyorum hala

Bence çok erken şu an. Bütün gün bütün camlar açık takılıyoruz biz hala.

Tüm gün camlar açık, gece camı kapatıp pike ile yatıyoruz. Yer istanbul

iki gün öncesine kadar şortla yatıyordum. yorgan bile çıkarmadım. hatta geçen hafta cam açık yatıyordum. kombi açmadım kısacası. istanbul

Şu an açmadık, daha çok erken ama geçenlerde elimi sıcak suyla yıkama isteğim geldi ve yazdan sonra ilk defa sıcak suyla el yıkadım. Şu an şort yerine eşofman, kısa kollu üstüne hırka ile çözüyorum üşürsem.

şortla gezmeye devam. İstanbul

erzurumda misafirhanedeyim açmadı i*neler montla oturuyoruz

Soruya cevap vermeyi unutmuşum;
Mobilden dilemiyorum tekrar yazıyorum bilgisayara geçince üsttekini sileceğim.

Hayır kombi yakmadık.
Yazlık pijamadan kışlığa geçtim.
Pikeden battaniyeye geçtim.
Ama bugün hava o kadar iyi ki yine yazlık pijama ve pikeye döndüm.

bu akşam açtık. ankara.

Hayır, Ankara.

Hala şort ile yatıyorum, belki ince pike. Hava sıcaklığı 20'li derecelerde iken gerek yok bence.

hayır,istanbul.
şortu çıkarmadım ben daha ya.

ankara'da açsan açılır ama üstüne ince bi pike alırsan falan otururken idare ediliyor hala o yüzden açmadım. doğalgaz ucuz olsa açardım ama.

İstanbul, tişört+polar ile duruyorum içerisi baya soğuk aslında Macbook'a dokununca eskisine göre çok daha soğuk olduğunu anlıyorum mesela. Bir haftaya açarım en geç.

Fakat pek güneş görmeyen, 30 yıllık binadan bahsediyorum.(Ayrıca Sarıyer'de. Zaten burası yazın bile birkaç derece düşük) Yalıtımı vs. düzgün yerler hala sıcaktır tahminen. Benim için dışarısı evden daha sıcak şu an.

şortla oturuyorum.

Otomatik araç şart mı? Piyasasını bilmiyorum ama alınmaz gibi geldi bana.

Kia Picanto baksana madem o paraya. Daha yeni model bulursun tahminen ayrıca sanıyorum Kia'nın motoru daha sorunsuzdur.

Hoc bu vti motor psa grubunun meshur belali 1.6vti motoru ile ayni motorun turevi galiba. Eger o ise bu vti sıkıntili bir motor. Benim 1.6vti dan anam agladi.

Araba güzel ama çok para istiyor. Nisan ayında yine 2014 model ibiza'yı 135 bine sattım.

Abi çok ince eleyip sık dokuyorsun. Yaşadığın stresi tahmin edebiliyorum. Çünkü sürekli araç duyurularını görüyorum :) Duyuru bozulmadan önce de araç soruyordun diye hatırlıyorum hatta. Bence artık kafanda bir modele karar ver ve o model üzerinden yardır.

En kolay elden çıkarabileceğin modeli seç sadece. Clio falan hatta. Sonra değiştirirsin zaten. Ben de kaygılı bir adamım. Oradan biliyorum. Al geç, yeter ki kazasız belasız, iyi bakılmış bir araç olsun. Yaşadığın strese değmez.

11 sene c4 kullandim, iki arkadaşımda da halen var hiçbirimiz de bir arıza olmadı tabii ki bakımları zamanında yaparak

68 beygir, 3 kişi oturunca kalkış yapamayan, daracık,bagajı olmayan ve 8 senelik arabaya 145 bin ha. Allah akıl fikir versin bence

Lenovo yoga serileri var, MacBook kullanıyorum bir önceki bilgisayarım yoga pro 3'tü. Aldığımda macbooktan azıcık daha pahalıydı bu arada ama windows lazımdı. Bonus olarak katlanabilir ve dokunmatik ekran ile geliyordu. Fakat windows ile uyumu o kadar kötüydü ki illalah ettirdi. 365 üyeliği ile onedrive'a sürekli her şey yedekli çalıştım uzun süre bilgisayar 4 yaşındayken. Satıp MacBook aldım bir bayram günüydü. Fakat ilk üç yıl efsaneydi, macbooka on basardı.

Dell XPS
Huawei Matebook (kullandım, güzel ama şarj süresi MacOS kadar olmuyor, gücü de pek yarışamıyor)
Microsoft Surface Laptop

thinkpad x serisi. ama biraz pahalılar

öyle sipariş edin. gelsin demonte edin. sonra tekrar monte edersiniz bu kadar meraklıysanız. şirket politikası demek ki... ayrı ayrı satan yerler de var.

Montaj sırasında parçalara zarar verebilme ihtimalinizden dolayı bence. Pc montajını yapıp, çalışır halde teslim ediyorlar.

mg3929 +1

ek olarak, şu an sanırım malzemeleri ayrı ayrı ekleyip tek tek istesen bile vermiyorlar çünkü öyle yapıp ekran kartını alıp gerisini ikinci el satan tipler veya 14 günde iade edenler vs. vardı sanırım bi ara. Hazır sistem içinde veriyorlar anca ekran kartını. Kötü tabii.

Adı hazır sistem olan şeyi vermemesini anlarım da, tek tek malzeme seçtiğim şeyi vermemeleri hobiye baya balta vuran bişey.(sinerji öyle mi bilmiyorum da mining olaylarından sonra çoğu yer öyle yapıyor diye duymuştum)

Bendeki cihaz bundan, memnunum. Hiç sıkıntı çıkarmadı. Muhtemelen birisi c type ile sarj oluyor.

Ben 1 aydır şu modeli kullanıyorum, orjinal ürün geldi, tavsiye ederim. Hızlı şarj var (18W)

www.hepsiburada.com

ikisi de micro usb gibi görünüyor aslında, veya belki de type-c'dir ama foto yanlıştır bilemiyorum. (kimlanbu'nun attığında hem micro hem c giriş var)

Ben bir yıl önce falan bu beyaz 20k'dan iki tane aldım, hatta bi tane de 10 bin mah olan incesinden var (dışı metal), hepsinden çok memnunum. Bu model telefon, tablet, harici kamera monitörü, fuji x-t4 'ü gayet güzel besliyor.

Fakat, ultrabook/macbook var ve gerektiğinde ona da güç sağlayayım diyorsan power delivery olan powerbank bakman lazım.

ben anker marka kullanıyorum oldukça memnunum.

www.hepsiburada.com

Sinekkaydı şeyler için Braun hala en iyisi sanırım.

Biraz sakallıyım düzeltmek için düzgün bişeyler arıyorum diyorsan Remington ve BaByliss bakacaksın. İkisinin de güzel ürünleri var, ama ucuza kaçarsan kötü ürünleri de var.

Hocam ben de tiras makinesi sorusu sordum ama bu duyuru icin cevap vereyim daha once 2 farkli braun modeli kullanmistim erkek bakım seti olarak ve ikisi de yetersiz ve basariszdi net şekilde. Sinekkaydi icin olan modeller belki basarilidir onu bilemem de genel sakal tirasi yani kisaltma sekil verme isinde net basarisizdilar. 2 farkli philips modeli kullandim ve brauna kiyasla cok bariz daha iyi is çıkardi ikisi de. Bunlarin hepsi erkek bakim seti dediğin sakal vucut vs birkac aparatli olan genel kullanim icin makinelerdi. Tek sikinti, çabuk bozuldu iki Philips makine de. Ayni segmentte birbirine yakin fiyatlarda Philips cok daha iyi performans verdi. Braun ile elli kere geciyorum sakalin uzerinden kabus gibiydi anasını satim. Su an piyasadki modellero bilmediğim icin soesifik oneride bulunamıyorum. Ben de o yuzden duyuru açtım zaten.

Zamanla alışırsınız, başka bir yöntemi yok bunun. Direksiyon meselesi rot ayarlarındandır, basit bir şey.

Ben de başta senin gibiydim. Arabanın önünü arkasını sağını dar yerlere girdikçe öğreniyorsun. Trafiğe çıktıkça öğrenirsin yani.

Direksiyonun düz gitmeme sebebi de rotlarında bir problem olabilir. Ama arabayı rotçuya götürdüğün zaman genelde sağlamsa bile değiştirip para kazanmaya çalışırlar. Onun için güvenilir birini bulman daha faydalı olur.

solu sıfırlarsan sağ otomatik geçer zaten

elini vitesin üstüne koy ve elin yolun ortasında olsun. tabi hep koyma. 9.15 kuralı. direksiyonu iki elinle tut :)

Ayni sorun bende de vardi acemilik zamanlarında. Ozel bir sey önermiyorum, zamanla alisiyorsun pratik yaptıkça. Özel bir formulu yok. Araba kullandikca duzeliyor.

Sağ dikiz aynadan arada feedback alın abartmadan.

Zamanla alışacaksınız. Öncelikle solu ideal hale getirin sağ için de akan trafikte öndeki araçla hizalayın kendinizi. Bir süre sonra sağ ile de hizalayabilir hale geleceksiniz. Ben de aynı sorunu yaşamıştım ilk yıllarımda.

sol tekerlek sol şerit üstündeyse de aslında fazla soldasın bence :D iki aynayı kontrol edip eşit boşluk bırakmaya çalış.

Mahalle arası dar sokakta sıkıntı tabii o biraz arabanın boyutunu anlayıp alışınca geçiyor. Bir de motorlar falan geçince insan kendini sola atmak istiyor doğru.

Sadece onların verdiği sim'i taktığın cihaz mı yoksa bizzat IT'nin sana verdiği (içine bir şeyler kurduğu) cihaz mı?

Ben olsam her şeyi görebiliyorlar gibi düşünüp, özel hiçbir şey için kullanmazdım.

Onlar sıfır telefon ve sim verdi. Ben açtım kurdum hatta iphone bir adet.
Benim özel konuşmalarımı ve galerimi görsünler istemem tabii

Ayarlara girdiğinde en üstte şuna benzer bir yazı var ise aşağıda yazılanları yapabilir. Fazlasını yapamaz.
appletoolbox.com

Denetim hakkında

Denetim, kurumlara sahip oldukları iOS aygıtları üzerinde daha fazla denetleme olanağı sağlar. Denetim ile yöneticiniz AirDrop’u kapatma veya App Store’a erişimi engelleme gibi ek sınırlamalar uygulayabilir. Denetim ayrıca, sessizce uygulama yükleme veya web kullanımını küresel bir proxy aracılığıyla filtreleme gibi ek aygıt yapılandırmaları ve özellikleri sunar.

Yöneticinizin neyi denetlediğini görme

Yöneticiniz profiller yükleyerek aygıtınızdaki ayarları denetleyebilir. Yöneticinizin hangi özellikleri değiştirdiğini görmek istiyorsanız ayarlara gitmeniz gerekir. Ayarlar > Genel > Profiller ve Aygıt Yönetimi’ne dokunun. Yüklenmiş bir profil varsa profile dokunarak hangi ayarların değiştirildiğini görebilirsiniz. Kurumunuz tarafından değiştirilen özellikler hakkında daha fazla bilgi için yöneticinize danışın.

Konuma ve internet aktivitelerine erişme

Kurumunuz, Mobil Aygıt Yönetimi (MDM) adlı özelliği kullanmadan aygıtınızın konumuna erişemez. Bu mod etkinleştirildiğinde aygıtınız önce kilitlenir ve aygıtınızın yöneticisi ancak bundan sonra aygıtınızın konumunu görebilir. Yöneticiniz aygıtınızı Mobil Aygıt Yönetimi (MDM) moduna getirirse kilitli ekranınızda bir mesaj görürsünüz. Kurumunuz aygıtınızın konumunu öğrenmek isterse bir bildirim siz aygıtınızın kilidini açana kadar kilitli ekranınızda kalır. Kurumunuz aygıtınızı kilitlemeden ve bu bildirimi size göstermeden aygıtınızın konumunu göremez.

Denetim; Wi-Fi ağlarına, VPN sunucularına, proxy sunucularına ve internet içerik filtrelerine erişim sağlamak amacıyla aygıtınızı ayarlamak için kullanılabilir. Bu ağ ayarları, internet aktivitelerinizi kurumunuzun ağları üzerinden yönlendirme özelliğine sahiptir, internet aktiviteleriniz burada güvenli hale getirilebilir ve yöneticiniz tarafından görüntülenebilir. İnternet aktivitelerinizin kurumunuz tarafından nasıl kullanıldığı hakkında daha fazla bilgi için yöneticinize danışın.

Ayarlara girince en yukarıda Apple kimliğim yazıyor sadece tek sekme olarak.
Onun altında bildiğimiz menü var uçak modu, wifi vs.

O zaman bir şey göremez.

(bence) alabileceğin minimum setup 800-900 lira. 800 liranın bile aslında sana 80 dolarlık şey aldırdığını unutma :D

Lastvoice adı altında satılan BM800 mikrofon var, çin malı bir şey ama hiç fena değil. Bence alınabilecek en alt ama en iş gören mikrofon o. Fakat onu 48v güçle beslemen lazım, bunun içinde de en ucuz alacağın şey Behringer bir usb audio interface (ses kartı). www.sescibaba.com

edit:
www.lastvoice.com.tr

mik şu, yanında minik bi dönüştürücü verdiğini iddia ediyor ama o kablo ile takarsan çok büyük ihtimalle kısık bir ses veya dijital olarak gain artırılacağı için dipsesli bir ses alacaksın. Ses kartı bu yüzden lazım.

Geçen yıl 90 lirayken şunu almıştım. Oyun oynarken kullanmak için aldım ve gayet iyi. Tavsiye ederim. Ben bu siteden almadım ama aramada bu denk geldi. Siz başka sitelere de bakabilirsiniz.
www.ciceksepeti.com

bütçenin üstünde fakat f/p ürün; behringer c1u, usb versiyonu ses kartı gerektirmez.

nefret ettiğim bişey varsa bu tür konularda sesin kötü olması. cidden çok itici geliyor.

200 liraya güzel bir mikrofon almak zor.

sadece mikrofonlar da bitmez, ortamda akustik düzenleme lazım, çok boş bir oda yankı yapar kaliteli mikrofonla bile sorun yaşarsın.

ayrıca bu tür seslendirmelerde kullanılan zincir şu şekilde gider

kaliteli bir mikrofon + kaliteli bir preamplisi olan ses kartı + equliser+ noise gate(belirli bi seviyeden düşük olan sesleri almaz) + compressor limiter (düşük seviyeyi yükseltir, yüksek olanı düşürür yani seslendirmende düşük ve yüksek ses olmaz, mesela bağırsan bile ses seviyesini otomaik olarak düşürür, fısıldasan bile noise gate limini aştıktan sonra yükseltir) + deesser(s ş ç gibi seslerdeki frekans patlamalarını önler)

yani kaliteli seslendirmede kullanılacak sistem aşağı yukarı budur. bunu da asio driverli, nispeten iyi bir preampliye sahip(hani 200 liralık çin malı kartlardan bahsetmiyorum), büyük diyaframlı condenser veya işini çözecek seviyede dinamik bir mikrofon, mikforon sehpası, pop filtreye ve temel olarak bu söylediklerimi herhangi bir daw içinde kullanabilecek serviyeye sahip olman lazım.

pahalı ama kolay olan diğer yol ise zoom h4n gibi bi ses kaydedici almak, bu dediklerimi yapmasa bile büyük oranda güzel bir sound sağlıyor, compressor/limiterli olan modelleri var ve programlara göre oldukça basit

bunun da fiyatları sanıyorum 2800den falan başlar

yani ses kartı ve mikrofonlu set alabilirsin veya dediğim kayıt cihazını alabilirsin h4n veya h4npro

www.hepsiburada.com

behringerin hiç bişeyini sevmem ama bu işini çözecektir.

bir tık yukarı kalite ararsan fiyat buralara çıkar
www.hepsiburada.com